Buradasınız
Aileyi Korumak mı?
İşçilerin çok temel sorunları var. Geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı, işyerlerinde maruz kalınan kötü muamele ve iyice yozlaşan toplumsal yaşam. Elbette bunlar işçilerin aile hayatını derinden etkiliyor. Geçim sıkıntısı ve huzursuzluk arttıkça aileler parçalanıyor, boşanan çiftlerin sayısı artıyor. Hal böyleyken, düzen politikacıları çıkıp utanmadan ailenin kutsallığından söz ediyor, boşanmalara karşı çıkıyorlar. Peki neden? Gerçekten ailelerin huzur içinde bir yaşam sürmesini istediklerinden mi? Elbette hayır!
Sermaye sınıfı ve sermaye düzenine hizmet eden hükümet, işçi ailelerinin geçim sıkıntısını zerre kadar umursuyor olsaydı ücretleri yükseltir, işyerlerine kreş açar, doğum izinlerini uzatır, kadınların çalışabilmesi için gerekli tüm kolaylıkları sağlardı. Kadına şiddeti engeller, şiddeti teşvik edecek şekilde konuşmalardan uzak dururdu. Sonuna kadar savaş demez, toplumu ateşe atmazdı. Para ve iktidar uğruna dünyayı yıkıma götürmezdi.
Ama tüm bunlar kapitalist sömürü düzeninde imkânsız. Çünkü sömürü düzeninde patronlar, sadece kendi kârlarını düşünüyorlar. İşçi ve emekçilerin yaşamını zehir etmek pahasına sömürüyü arttırıyorlar. Demek ki boşanmaların önüne geçmeye çalışırken, egemenlerin istediği işçi ve emekçi ailelerin huzuru değil. Onlar, dünya ekonomisi derin bir krizle sarsılırken çok miktarda ucuz işçiye, savaş çanları çalarken çok miktarda ölüme hazır askere ihtiyaç duyuyorlar. Haksızlıklara, yoksulluğa, kanlı savaşlara karşı çıkmayan nesiller istiyorlar. Bu nedenle, işçi ailelerinin nasıl geçineceklerini umursamadan çok çocuk yapmalarını öğütlüyorlar. Boşanmaların önüne geçmek istiyorlar.
Öyle ki aileyi korumak ve boşanmaları engellemek için TBMM’de bir komisyon kuruldu. Komisyonun raporunda gündeme getirdiği öneriler büyük tepki topladı. Çünkü getirilen “çözüm” önerileri sorunları çözmeye değil, suçluların suçunu örtmeye yönelik. Meselâ bu ülkede her gün kadınlar kocaları, babaları, ağabeyleri tarafından öldürülüyorlar. Yani şiddet ailenin içine kadar uzanıyor. Ama kadını bu şiddetten korumaya yönelik bir önlem alınmıyor. Aksine kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran düzenlemeler yapılıyor. Kadına şiddetin önlenmesi için yürürlükte olan yasada polis, şiddet mağduru kadınlar için koruma tedbiri alabiliyordu. Raporda bu uygulamanın polisi gereksiz yere meşgul ettiği söyleniyor. Mağdur kadının mesai saatleri içinde karakola gitmesi engelleniyor. Mülki amir ya da hâkime başvurması öneriliyor. Kadının şiddete uğradığına dair delil ve belge göstermemesi durumunda koruyucu ve önleyici tedbir kararının süresi azaltılıyor, 15 günlük sınır getiriliyor. Hem tehdit altında olan kadının durumunu anlatacağı yetkiliye ulaşması zorlaştırılıyor hem de süre sınırlaması getirilerek koruma önlemleri kısıtlanıyor. Kadının tecavüze uğraması durumunda, 5 yıllık sorunsuz bir evlilik yaşanabilirse tecavüz cezasının denetimli serbestliğe çevrilmesi öngörülüyor. Şiddetin, tecavüzün kadında yarattığı etkiler hiçe sayılıyor ve kadın ona tecavüz edenle aile kurmaya zorlanıyor. Kadının nafaka hakkı sınırlandırılıyor, geçim derdi nedeniyle kadın evli kalmaya mecbur bırakılıyor.
“Aileyi korumak” için bunca önlem sıralayan rapor sıra boşanmaların temel nedeni olan geçim sıkıntısı ve işsizliğe gelince bunun üzerine tek bir laf etmiyor. İşsizliğe çözüm yok, geçim sıkıntısına çözüm yok, kadına şiddete çözüm yok, huzur yok. Ama olsun. Yeter ki aile dağılmasın! Yeter ki kadınlar çok çocuk doğursun! Nüfus ve taze, sömürüye hazır işgücü sayısı artsın.
Yani anlaşılacağı gibi dertleri aile falan değil. İşçi aileleri, örgütsüzlük, yalnızlık yüzünden baş edemediği sorunların asıl kaynağının çürümüş kapitalist sistem olduğunu görmek zorundadırlar. Severek dünyaya getirdikleri evlatlarını kapitalist sömürü düzeninin çarklarına kurban etmemek için örgütlenmeliler. İşçi sınıfının mücadele saflarına katılarak, evlatlarına güzel bir dünya ve gelecek bırakmak üzere harekete geçmeliler.
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...