Buradasınız
“Ayna Nöronlar” ve İşçi Dayanışması
Mersin Üniversitesi’nden bir öğrenci
Babam iyi bağlama çalan, güzel türkü söyleyen biridir. Ben çocukken babam bağlama çaldığında onun etrafında biriken insanları görür ve babama çok imrenirdim. “Ben de bağlama çalmalıyım” derdim. “Çalmalıyım ki insanlar beni de dinlesinler.” Babam bağlama çalarken sadece türkü söylemezdi, insanların ahlâki değer yargılarından bahseden deyişler de söylerdi. Bu deyişlerde kişi doğruya yönlendirilmeye çalışılırdı. Ben de bunu çok severdim ve doğru olanı yapma isteği içimde büyürdü. İnsanları doğruya yönlendirmek için bunu yapmalıyım, derdim kendi kendime. Sonunda ben de bağlama çalmayı öğrendim.
Ama sonraları bu deyişlerin her şeyi hikâyeleştirdiğini kavradım. Bu mantığı başka bir yerde daha görmüştüm ben; okulda. Okulda öğretmenimiz bizlere hikâye anlattığı zaman, arkadaşlarımın ve tabi ki benim de öğretmenimizi can kulağıyla dinlediğimizi hatırlıyorum. İkisi arasındaki bağı zihnim fark etmişti hemen. Bu fark ki bir şeyi anlatırken hikâyeleştirmek gerektiğini kavratıyordu bana. Hikâye gibi anlatılan veya aktarılan bilgilerin insanların daha çok dikkatini çektiğini fark ediyordum. Derken liseye ve oradan da üniversiteye gidiyorum ve aklıma bir zamanlar bunları düşündüğüm geliveriyor. Araştırmam üzerine şu bilgiye rastladım:
“İtalya’da Parma Üniversitesi’nden Giovanni Rizzolatti, Vittorio Gallese ve ekibi 1996’da, makak maymunun beyninin ön lobunda ‘ayna nöron’ adını verdikleri değişik bir motor nöron hücresi keşfettiklerini duyurdular. Yakın zamana kadar, motor nöronların yalnızca salgı bezleri ve kas devinimlerini denetleyen uyarıları gönderen sinir hücreleri olduğu sanılırdı. Bilim insanlarının, maymunların fıstık alırkenki nöron aktivitelerini gözlemlediği bu araştırmada, bir gün maymunlar hareket etmeden dururken bir bilim insanı fıstıklara uzandı ve maymunun nöronları sanki kendileri uzanıp alıyormuşçasına aynı aktiviteyi gerçekleştirdi. Bu durum şunu açıklığa kavuşturuyordu: Bir şeyi görmek ve bir şeyi yapmak aynı şeydi!”
“Biri katıla katıla gülerken kendimizi alamayıp gülmeye başlarız. Çevremizde biri esnese çok geçmeden başka esneme sesleri ardı sıra gelir. Bununla ilgili olarak, mutlu yüzlere bakanların yüz kaslarının, kızgın yüzlere bakanların ise kaş kaslarının görüntüleri ilk görme anını takip eden 700 milisaniye içinde kımıldadığını biliyoruz.”
Bu araştırma, neden bir şeyler hikâyeleştirildiği zaman akılda daha çok kaldığını açıklıyordu bana. Çünkü “ayna nöron” sistemimiz sayesinde bizler hikâyeye ortak oluyorduk. Ya da o hikâyede olanları yaşamışız gibi bundan ders çıkarıyorduk. İzlediğimiz veya bizlere anlatılan olayı sanki bizim tecrübe ettiğimiz bir şeymiş gibi aklımızın bir köşesine yazmamızı sağlıyordu. Bir olayı hikâyeleştirmek karşı tarafın bunu anlamasını yirmi kat daha kolaylaştırıyordur.
Bundan tam sekiz yıl önce tüm insanlığın sorunlarına eğilen insanlarla tanıştım. Bu insanlar bana içinde yaşadığımız dünyayı ve onun işleyen düzenini bilimsel temellerde anlattı ve gösterdiler. Bu gerçekleri ve haksızlıkları gördükten sonra ben de bu yolda yürümek gerektiğini düşündüm. Sonuçta küçükken kendime göre kurduğum mantıkta insanları doğruya yönlendirmek düşüm vardı. Bu düşüm öğrendiklerimle çok çok daha kapsamlı bir hal aldı ve sınıf mücadelesini çevreme anlatmaya başladım. Bunu yaparken hep yardım aldığım İşçi Dayanışması bülteni var yanımda. Çünkü burada işçi ağabeylerin, ablaların yazdıkları şeyleri onlar hikâyeymiş gibi anlatıyor ve mükemmel bir dil kullanıyorlar. Bu sayede “ayna nöron”larım harekete geçiyor ve sanki onu ben yaşamışım gibi empati yapmamı ve tecrübe edinmemi sağlıyor yazılar.
Tarih bilincini kuşanarak, bilimin ve aklın rehberliğinde sınıf mücadelesini vermek hepimizin boynunun borcu. Ancak bu mücadelemizi tek başımıza kazanmamız mümkün değil. Haklı mücadelemizi ve tarihsel birikimimizi herkesle paylaşarak saflarımızı büyütmeliyiz. Bunun için tarihimizdeki destansı mücadeleleri her arkadaşımıza anlatmalıyız. Onların çok daha iyi anlayabilmesi ve iyi anlatabilmemiz içinse yaşanılan hikâyeleri doğru bir şekilde anlatarak akılda kalmasını sağlamamız gerek. Bunun için “ayna nöron”larımızı kullanmamız işe yarayacaktır. Hepimize kolay gelsin.
İSTEMEM
- Gıda Siyasetin Dışında mı?
- İşçi Dayanışması’yla Geçmişimizi Öğreniyor, Geleceğimizi Örmeye Devam Ediyoruz
- “Beynimizi Kim Yıkamalı?”
- “Anne Bak, Köfte Yazıyor”
- Yeter Demenin Vakti Geldi!
- İşçi Dayanışması’nın Kıymetini Bilelim
- İşçi Dayanışması, Emekçi Kadınların Pusulası
- İşçi Dayanışması'nın 151. Sayısı Çıktı!
- İşçi Dayanışması Gözlerimdeki Bağı Açtı
- İşçi Sınıfının Rehberi 150. Sayısında Yol Göstermeye Devam Ediyor
- İşçiden İşçiye, İşçi Dayanışması!
- Kutup Yıldızımız İşçi Dayanışmamız!
- 150. Sayısıyla İşçilere Temiz Bir Nefestir İşçi Dayanışması
- İşçi Dayanışması İşçi Sınıfının Hafızası
- Gençlerin Gazetemize Mesajları
- Sınıf Bilinci Oluşturma ve Koruma Kalkanı
- İşçi Dayanışması Biz Gençlere Işık Tutuyor
- Elimizde Bir Fenerdir Dayanışma!
- UİD-DER’in Mutfağında Mücadele Pişiyor
- İşçi Dayanışması Dilsiz Bırakılan İşçilere Dil Oluyor
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...