Buradasınız
Çarkı Bozuk Bu Düzene Hayır!
İşçiler, emekçiler, kardeşler!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aldığı ani karar üzerine, ülke 24 Haziranda seçime gidiyor. Bu seçim, pek çok yönden önemli olacak. Erdoğan, kurduğu tek adam rejimini kalıcılaştırmak ve mutlak hale getirmek istiyor. Grevleri yasaklanan, kadro hayalleri boşa çıkarılan işçiler, işsizler, yoksullar, kadınlar, emekliler, kısacası toplumun geniş kesimleri olağanüstü koşullara ve çarkı bozuk bu düzene tepkisini mutlaka dile getirecektir. Sonucun ne olacağını biz belirleyeceğiz, işçi sınıfı belirleyecek!
Kardeşler!
24 Haziran seçimleri OHAL koşullarında yapılacak. OHAL demek olağanüstü durum demektir. AKP hükümeti “ülkede olağanüstü durum var” diyerek demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmış, Meclis’i bir kabuğa dönüştürmüş ve tüm iktidar iplerini tek bir kişiye vermiştir. 16 Nisan 2017’deki şaibeli referandumla birlikte, tek adam rejimine anayasal bir nitelik kazandırılmıştır. Erdoğan, ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnameler ile yönetiyor. İktidar, Meclis’te kabul edilmesi gereken yasaları, kararname yayınlayarak hayata geçiriyor. OHAL rejimiyle tüm toplum baskı altına alınmıştır. İşine son verilen on binlerce insan işsizliğin ve yoksulluğun kucağına itilmiştir. Bütün görüşlerden muhalif insanlar, aydınlar, siyasetçiler ve gazeteciler cezaevine atılmıştır, atılıyor. Yalnızca sosyal medya paylaşımlarından dolayı yüzlerce insan tutuklanmıştır. İnsanlar demokratik tepkilerini dile getiremiyor, “acaba tutuklanır mıyım?” korkusu yaşıyorlar.
Kardeşler!
AKP iktidarı gücünü demokratik mekanizmalardan değil, OHAL rejiminden alıyor. Yani baskı ve yasaklardan! İnsanların adalet beklediği yargı sistemi, OHAL rejiminde tek adamın kontrolü altına girmiştir. Bu rejim, tek adamın devleti canının istediği şekilde yönetmesine imkân veriyor. Şu ana kadar birçok grevin yasaklanması, bu keyfiliğin ne boyutlara vardığını gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, OHAL’i işçi grevlerini yasaklamak için kullandıklarını söylemeyi adet haline getirdi. Patron örgütlerinin temsilcileriyle her buluştuğunda, OHAL sayesinde grevleri yasakladıklarını ve böylece eskisi gibi grev olmadığını ballandıra ballandıra anlatıyor. Sanki grev suçmuş, kargaşaymış gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. Oysa grev suç değil, işçilerin en demokratik hakkıdır. Grevlerin yasaklanması demek, patronlar karşısında işçilerin elinin kolunun bağlanması demektir. Grev hakkının olmadığı, grevlerin yasaklandığı bir ülkede ne işçilerin lehine bir toplu sözleşme yapılabilir ne de işçilerin demokratik talepleri karşılanabilir.
Kardeşler!
Erdoğan, sermaye sınıfının çıkarlarının bekçisi olduğunu açıkça ilan etmekten geri durmuyor. Şurası açıktır ki AKP de, Erdoğan da sermaye sınıfının temsilcisidir. Son 16 yılda işçi sınıfının haklarına büyük bir darbe indirilmiştir ve bu AKP iktidarı döneminde gerçekleşmiştir. Emeklilik yaşını uzatan, gençlerimizi ve çocuklarımızı mezarda emekliliğe mahkûm eden bu iktidardır. Devlete ait onlarca işletmeyi özelleştiren, bu işletmelerdeki işçileri işsizliğin kucağına iten bu iktidardır. Hastanelerden maden ocaklarına kadar, her alana taşeron sistemini sokan bu iktidardır. Özel istihdam bürolarını, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yasalaştıran bu hükümettir. Sendikaları baskı altına alan, kimi sendikaları “yandaş” haline getiren, işçilerin birliğini parçalayan bu iktidardır.
Kardeşler!
Bize Türkiye ekonomisinin büyüdüğünü, Türkiye’nin güçlendiğini söylüyorlar. Son 16 yılda Türkiye ekonomisinin büyüdüğü doğrudur. Peki, bu büyümeden işçilerin, emekçilerin payına ne düştü? Son 16 yılda işçi ücretleri baskılandı, reel ücretlerimiz yani alım gücümüz düştü. Son 16 yılda bankalara borçlanan, kredi kartı kullanmadan ay sonunu getiremeyen işçi sayısı on milyonları buldu. Milyonlarca işçinin geleceği bankalar tarafından ipotek altına alındı. Düşük ücretlerden ve borçlardan dolayı son 16 yılda fazla mesailere mecbur bırakılan işçi sayısı alabildiğine arttı. Son 16 yılda iş saatleri uzatılmış, çalışma koşulları ağırlaştırılmış, işçilerin sosyal yaşamı yok edilmiştir. 6 milyondan fazla işçi işsizdir! Her ay iş kazalarında 150’den fazla işçi yaşamını kaybediyor.
Yani büyüyen, palazlanan, kârını katlayan sermaye sınıfıdır. Sermayenin daha fazla büyümesi için kentler rant alanına çevrilmiş, doğa yağmalanmış, devlet imkanları ve işsizlik fonu sermaye sınıfına peşkeş çekilmiştir, çekiliyor. İktidar çevreleri tepeden tırnağa yolsuzluğa gömülmüş, çürüme dört bir tarafı sarmıştır. Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak isteyen AKP hükümeti, toplumsal alanda gerilimi arttırmış ve emekçileri kutuplaştırmıştır. “Benim milletim” sözünü ağzından düşürmeyen Erdoğan, kendisine oy vermeyen toplum kesimlerini “millet” saymıyor, onları “münafık” olmakla, “hain” olmakla suçluyor. Gerilim ve kutuplaştırma siyaseti toplumsal alandaki şiddeti körüklemiş, muhalif ve farklı olan toplum kesimlerine karşı tahammülsüzlük tırmandırılmıştır.
AKP iktidarı, zaten yapmak zorunda olduğu yol, köprü, metro yatırımlarıyla artık emekçileri aldatamayacağını biliyor. Yeni bir şey vaat edemeyen iktidar, bu yüzden kutuplaştırmayı tırmandırmaktan medet umuyor.
Kardeşler!
OHAL rejimi altında yapılacak bir seçim hiçbir şekilde demokratik olmayacaktır. Medyanın çok büyük oranda tek adam rejiminin sesi haline getirildiği, muhalefetin sesinin kısıldığı koşullarda nasıl demokratik bir seçim olabilir? Her türlü devlet gücünün iktidarın emrinde olduğu, cumhurbaşkanı adaylarından birinin ise cezaevinde tutulduğu bir seçim nasıl demokratik ve adil olabilir? Erdoğan, “ben seçim yapıyorum, siz de beni seçin” demek istiyor. Bu açıkça, iktidarın bir dayatmasıdır. Bu yüzden işçiler “biz bu dayatmaya boyun eğmeyeceğiz” demelidir. Daha önce hangi partiye oy vermiş olursak olalım, Tek Adam Rejimine HAYIR demeli ve iktidarın oyununu bozmalıyız!
Bu Şiir Kömür Kokar
İsrail Katliamını Lanetliyoruz!
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Barış İstemenin Suç Olduğu Yerde İnsanca Yaşam Olur mu?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...