Buradasınız
Eğitim Sistemi ve Çocuklarımız
İşçi aileleri için hiç değişmeyen sıkıntılardan biridir çocuklarının eğitim sorunu. Özellikle işçi aileleri için diyoruz çünkü patronlar ya da gelir düzeyi yüksek yöneticiler için çocuklarını gönderebilecekleri, kaliteli eğitim veren özel okullar olduğu sürece, eğitim sorunu diye bir sorun yoktur. İlkokuldan üniversiteye kadar bütün özel okulların kapısını başarıdan önce para açıyor! Ama işçi aileleri için öyle mi? Emekçi çocuklarının çok büyük bir kısmı devlet okullarına gidiyor. “Parasız eğitim” verildiği söylenen devlet okullarında da eğitimin hiç de parasız olmadığı herkesin malumu.
Servis ve yemek parası, kırtasiye parası gibi masraflar bir yana çocuklarının iyi bir eğitim almasını isteyen aileler devlet okullarında açılacak özel sınıflara çocuklarını kaydettirebilmek için 1000 liradan başlayan ek ödemeler yapıyorlar. Öğretmenler aynı, müfredat aynı ama sözde özel sınıf! Madem bu özel sınıflarda daha iyi eğitim verilebiliyor neden bütün sınıflar bu “özel”likten yararlanamıyorlar acaba? Ama iş bununla da bitmiyor. Lise ve üniversite için sınavlara giriyor çocuklarımız. Bu sınavlarda başarılı olabilmek için de Veli Efendi Hipodromundaki atlar gibi koşturuyoruz onları. O kadar ki okullar açıldığı günden itibaren adeta hapislik hayatı başlıyor. Ödevler, etütler, testler derken bir hikâye kitabının kapağını dahi açmayan çocuklarımız düşünmeyen, sorgulamayan, yaşamdan kopuk, asosyal, rekabetçi birer bireye dönüşüyor. Geleceğe hazırladığımızı zannettiğimiz çocuklarımızı farkında bile olmadan kendilerini bekleyen gelecekten habersiz, savunmasız ve korumasız bırakıyoruz.
Eğitim sistemi 16 yılda adeta yap-boz tahtası gibi oynanarak iyice bozuldu. Hem sınav sistemi hem de müfredat defalarca değiştirildi. Eğitim her geçen yıl daha da niteliksiz hale getirildi. Bu yıl ise liselere geçiş sınavı sisteminin beşinci kez değiştirilmesiyle aileler de, çocuklar da bir kez daha mağdur edildiler. Cumhurbaşkanının “ben TEOG olayını istemiyorum” demesinin ardından iki gün içinde kaldırıldı TEOG. Yerine nasıl bir sistem getirildiği doğru düzgün anlatılmadı bile. Bu nedenle sınava 1 milyon çocuk girdi, pek çok öğrenci sınavdan ağlayarak çıktı. Oysa sınavla öğrenci alacak okulların kontenjanı 127 bin olarak belirlenmişti. Geri kalan yaklaşık 900 bin öğrenci ise adrese dayalı yerleştirmeye göre tercih yaptı. Ancak tercih sistemindeki tutarsızlıklar yüzünden 91 bin öğrenci hiçbir okula yerleşemedi. Ek kontenjanla da yerleşemeyen öğrencilerin özel okula gitmek dışında bir şansı kalmayacak. Ancak bir işçi ailesinin çocuğunu nitelikli bir özel okula vermesi mümkün değil. Eğitim kalitesi olarak patron çocuklarının gittiği okulların yanından dahi geçemeyen bu okullarda, çocuklarını okutabilen sınırlı sayıda emekçi ise ancak bin bir fedakârlıkla bunu yapabiliyor. Fazla mesailerle, ek iş yaparak, canını dişine takarak karşılanıyor masraflar.
Diyelim ki güç bela iyi olduğunu düşündüğümüz bir lisede okuttuk çocuğumuzu. Ardından üniversite telaşı başlıyor. Sadece lisede aldığı eğitimle iyi bir üniversite kazanabilmesi çoğunlukla mümkün olmadığı için bu sefer de özel kurslara para yetiştirmeye çalışıyoruz. 12 yıllık bir maratonun ardından üniversiteye girmeyi başaran gençlerin çok büyük bir kısmı okuduğu 2 ya da 4 yılın ardından nihayet uğrunda onca ter döktüğü geleceğiyle yüzleşiyor. 14-16 yılın ardından gelen işsizlik ya da düşük ücret gerçeğiyle yani! Bugün en fazla işsizliğin üniversite mezunları arasında olduğunu hatırlatalım.
Çocuklarının eğitimi anne ve babaların ortak sorunu olsa da emekçi kadınların daha fazla sorumluluk aldığı da bir gerçek. Öyle ki pek çok emekçi kadın çocuğuyla birlikte bir kez daha okul okuduğunu ifade ediyor. O halde sözümüz öncelikle emekçi kadınlara olsun. Emekçi kadın kardeşlerimiz; çocuklarınız için en iyisini istediğinizi, hatta bütün zamanınızı bunun için harcadığınızı biliyoruz. Ancak işçi sınıfına daha fazla yoksulluk, kötü çalışma koşulları ve işsizlik dışında bir şey sunamayan kapitalist sistemde sadece “iyi bir eğitim” almasını sağlayarak çocuklarımıza iyi bir gelecek sunamayız. Çocuklarımızın okul başarısını sağlamak kadar onları gelecekte neyin beklediğini, onların da tıpkı bizler gibi birer işçi olacağını anlatmak ve onları gerçek anlamda geleceğe hazırlamak gibi bir sorumluluğumuz da var. İçinde yaşadığı düzenin ve yarattığı sorunların farkında olan, hakkını bilen, rekabetin yerine dayanışmanın gerekliliğine inanan, kısacası bilinçli ve mücadeleci birer işçi olabilirse çocuklarımız işte o zaman onları geleceğe hazırlayabilmişiz demektir.
İSTEMEM
Şekerin Faturası İşçiye!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
- Emekçi Kadınlar Savaşa Karşı Durabilir
- Genç Rosalar Olup Mücadeleyi Büyütmeliyiz
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /1
- Çocuklarımızın Yurtlarda Can Güvenliği Yok
- 1977 MESS Grevine Güç Katan Emekçi Kadınlar
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Barış İstemenin Suç Olduğu Yerde İnsanca Yaşam Olur mu?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...