Buradasınız
Emekçi Kadınız, Aciz Değil Güçlüyüz!
Yine bu sayfalarda şöyle yazmıştık iki yıl önce: “İşçi kadının elinin değmediği, alın terini akıtmadığı, göz nurunu dökmediği iş yoktur aslında. Evde, işyerinde, fabrikada çalışır durur kadın. Üstelik her şeyle tek başına mücadele etmek zorundadır çoğu zaman. Çocuğun bakımı, ev işleri ve emek gücünü sattığı işyeri. Gün doğarken başlar mesai ama ne zaman biteceği belli değildir. Fabrikalardan madenlere, bürolardan tarlalara kadar işçi kadınlar hemen hemen her işkolunda yer alıyorlar. Kısacası hayatın her alanında üretiyor emekçi kadınlar. İşçi sınıfının kadınları için boşuna yaşamın, dünyanın yarısıdır denmiyor.”
Bizler hayatın her alanında var olan ve üreten emekçi kadınlarız. Biz ki egemenlerin sömürü düzenine karşı büyük mücadelelerin içinde olmuş, bu mücadelelerin kaderini belirlemiş, işçi sınıfının nice zaferler kazanmasına vesile olmuş emekçi kadınlarız. Hiçbir şey altın tepside sunulmamış bize, bugüne kadar elde ettiğimiz tüm hakları dişimizle, tırnağımızla mücadele ederek kazanmışız. İşçi devrimlerinin fitilini ateşlemişiz. Ancak kapitalist sömürü düzeni, bize, çok güçlü bir sınıfın, işçi sınıfının kadınları olduğumuzu unutturmak istiyor. Bizi kendi gücümüzden habersiz kılmak istiyor.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü yaklaşıyor. Tıpkı 8 Martlar yaklaşırken olduğu gibi 25 Kasım yaklaşırken de kadınların “sorunları”, “mağduriyetleri” gündeme geliyor. Kadınların şiddete uğradığı, adaletsizliklerle karşılaştığı, pek çok olanaktan yoksun bırakıldığı, yoksulluktan daha çok etkilendiği, erkeklerin kadınları mağdur ettiği bir gerçektir. Ama tüm bu sorunları sıralamak sorunlarımızı çözmüyor. Devletin kadınlara yönelik ayrımcılığı engellemek için politikalar üretmesini istemek, erkeklere kadınlara şiddet uygulamama, kadınları koruma çağrısında bulunmak, süslü laflar etmek de sorunlarımızı çözmüyor.
Emekçi kadın kardeşlerimiz, farkına varalım ki bir çerçeveye hapsedilmek isteniyoruz. Egemenler istiyorlar ki sorunlarımız karşısında sadece yakınalım, bizi “mağdur” eden erkeklere karşı öfke duyalım, bizi koruyacak, evinin süsü yapacak birilerini bekleyelim. Ama sorunlarımızı kendimiz birleşerek çözebileceğimize inanmayalım, çözmek için harekete geçmeyelim. Boyun eğelim, hayat karşısında pasif olalım. Bir araya gelmeyelim, dayanışma içinde olmayalım, bizi bu hale getiren sömürü sistemini sorgulamayalım. Düşman edilmek istendiğimiz erkek sınıf kardeşlerimizle el ele, omuz omuza mücadele etmeyelim. Hep mağduriyetlerimizi düşünüp sızlanalım ama sorunlarımızı çözmek için ayağa dikilmeyelim. Bizden istenen bu!
Oysa emekçi kadınların bu sorunlara ve bu sorunların kaynağı olan kapitalist kâr düzenine karşı mücadele edebilecek gücü de yeteneği de var. Bundan 101 yıl önce, Rusya’da Çarlık hanedanlığını yıkan devrimi ateşleyen 8 Mart gösterileriydi, yani kadınlardı. Başlayan devrim süreci işçilerin iktidarıyla sonuçlandı. Sömürücüleri, zalimleri yenilgiye uğratan işçiler iktidarı ellerine almıştı. Emekçi kadınlar, sömürünün de, cins ayrımcılığının da, erkek şiddetinin de, eğitimsizliğin de, yoksulluğun da bitmesi için önce devrim yaptılar erkek sınıf kardeşleriyle birlikte. Ardından yeni bir toplum yaratmaya giriştiler. Coşkuyla, sorunlara kafa yorarak, geride kalmayı reddederek, sorumluluk alarak yaptılar bunu. Ve dünyaya barışı armağan ettiler. 100 yıl önce yine Kasım ayında, dünyayı kana bulayan Birinci Dünya Savaşının sona ermesi böyle mümkün oldu.
Bugün sorunlarımız çok büyük ve tümünün kaynağında insanın insana, erkeğin kadına düşman edildiği kapitalist sömürü sistemi var. Tıpkı faturası bize kesilmek istenen ekonomik kriz gibi. Bu kriz kapitalizmin ilk krizi değil, bu fatura kesilen ilk fatura değil. Bilmeliyiz ki tarihte pek çok kez, emekçi kadınların güç verdiği işçi sınıfının mücadeleleri sayesinde bu fatura krizi yaratan kapitalistlere geri döndürülebilmiştir. ABD’de, Fransa’da, Arjantin’de, Güney Kore’de ve daha pek çok ülkede emekçi kadınlar, işçiler “krizin faturası patronlara” diyebilmiştir.
Biz emekçi kadınlarız, aciz değil güçlüyüz! Dayanışma ve birlik içinde olduk mu, işçi örgütlerimizde, UİD-DER çatısı altında bir araya geldik mi kapitalist sömürü düzenine karşı mücadelemiz güçlenir.
YÜREKLERİN GEZİNTİSİ
“Siz Bugün Ne İçtiniz?”
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
- Emekçi Kadınlar Savaşa Karşı Durabilir
- Genç Rosalar Olup Mücadeleyi Büyütmeliyiz
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /1
- Çocuklarımızın Yurtlarda Can Güvenliği Yok
- 1977 MESS Grevine Güç Katan Emekçi Kadınlar
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Barış İstemenin Suç Olduğu Yerde İnsanca Yaşam Olur mu?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...