Buradasınız
Grev İşçi Sınıfının Mücadele Okuludur
Grevler sınıfın özgüvenini tazelediği, dayanışmanın örüldüğü ve kazanma arzusunun perçinlendiği zorlu mücadelelerdir. Yaşanan her grev, işçiler için muazzam bir eğitim ve mücadele okulu olmaya adaydır. Grev, sınıfın üretimden gelen gücünün işçiler tarafından apaçık görüldüğü ve patronlarla doğrudan yüz yüze gelinen bir kavga alanıdır. Bu gücün önemini bilen burjuvazi, grevi işçilerin elini kolunu kavuşturup oturdukları, etkisiz bir araca dönüştürmeye çalışır. Bu duruma düşülmemesi için yakın dönemde yaşanan grevlerdeki kimi eksikliklere geçmiş deneyimler ışığında dikkat çekmek gerekiyor.
Son dönemde yaşanan grevlerin ortak eksikliklerinden biri, greve çıkılmasına rağmen işçilerin hazırlıksız oluşlarıydı. Grev yerlerine yaptığımız ziyaretlerde işçiler, “grev öncesinde bir mücadele fonu, grev komitesi oluşturmuş muydunuz, ailelerinizi greve hazırlamış mıydınız, çevredeki işyerlerinden işçilerle bağ kurmuş muydunuz” gibi sorulara, sanki ilk kez duyuyormuşçasına “hayır” yanıtını veriyorlardı. Oysa bilindiği gibi hazırlıksız mücadeleye tutuşanlar yenilmeye mahkûmdurlar. Bu dersi çok iyi bilen burjuvazi, başlayan grevden işçilerin kazançlı çıkması ve grevin dalga dalga tüm işçi sınıfını etkilemesini engellemek için türlü önlemler almaya başlar. Düzen, yasalarıyla greve engeller koyar. Polis, faşist çeteler ve grev kırıcıları eliyle, grev baltalanmaya çalışılır. Burjuva medya işçilerin taleplerini çarpıtarak, grevin toplum nezdinde destek görmesine engel olacak yayınlar yapar. Yaşadığımız son örneklerde de grevci işçiler bu çarpıtma, saldırı ve engellemelerle defalarca karşı karşıya geldiler.
Birçok grevin ortak eksiklerinden biri de grev kırıcılarına engel olunamamasıdır. Yasaların grev kırıcılığına çanak tutması patronların elini kuvvetlendirmektedir. Taşeron ve kap sam dışı çalıştırmalar ile grev kırıcılar korunmaktadır. Kimi işyerlerinde işçilerin bir kısmı greve katılmamaktadır. Tüm bunlar sonucunda grevin etkisi zayıflamakta ve tam bir başarı sağlanamamaktadır. Kimi işyerlerinde makineler grev öncesinde alınıp taşınmakta, işçiler boş bina önünde beklemeye mahkûm edilmektedirler. Grev kırıcılara karşı her yoldan mücadele etmek işçilerin en meşru hakkıdır. Fakat “yasalara riayet etmek” adına işçilerin eli kolu bağlanmakta, üretim sürmekte, grev sürüncemeye bırakılmaktadır.
Grevler sınıfın özgüven kazandığı mücadele dönemleridir. İşçilerin yaşadığı yalnızlık hissi daha grevin ilk günü yok olmaya başlar. Grev öncelikle “bu işyerinde bir şey olmaz” anlayışını taşıyan işçilerin bu türden olumsuz fikirlerini yok eder. Yıllardır birlikte çalışan işçilerin kaynaşmasını sağlar. Grev öncesindeki rekabet, bencillik ve neme lazımcılık, yerini kolektif bir mücadele ruhuna bırakır. Grev sınıfın sorunlarının ortak, mücadelesinin bir olduğunu ortaya çıkarır. Ancak bu olumlu havanın korunması için, güçlü bir dayanışma ağının örülmesi, işçilerin her türlü zorluğa hazırlıklı olmaları yönünde eğitilmeleri ve grevdeki tüm işçilerin iyi bir işbölümü temelinde örgütlenmiş olmaları gerekir. Kuşkusuz bunu ilk elden yapması gereken sendikalardır. Ne var ki sendika ve konfederasyonların başına çöreklenmiş bürokratlar, bırakalım grevi ilerletmeyi, çoğu zaman işçilere köstek olmaktadırlar. Aynı sendikaya bağlı farklı işyerlerinden dahi grev yerine ziyaretler örgütlenmemektedir. Üstelik sendikacıların kontrolü dışında yapılan işçi ziyaretleri bürokratlar tarafından engellenmeye çalışılmaktadır.
Grev yerlerine yaptığımız ziyaretlerde kimi kez grev pankartının asılması dışında hiçbir hazırlığın yapılmadığını görüyoruz. Grevlerin en önemli simgelerinden olan grev çadırları, patronların ve kolluk kuvvetlerinin baskı ve engellemelerine boyun eğilerek kurulmuyor. Çoğu kez grev yerine gözcülerden başka işçi gelmediği gibi, onlar da sürekli yerlerinde bulunmuyorlar. Grevin nedenlerini, taleplerini dile getiren panolar ve dövizler hazırlanmıyor. Grev yerinde geçirilen zamanda eğitsel çalışmalar, okumalar, tartışmalar yapılmıyor. Grevci işçilere sendika kasasından ödenmesi gereken ödenekler verilmiyor.
Sınıfımızın geçmişte başarıyla gerçekleştirdiği grev mücadeleleri bizlere örnek olmalıdır. Grevin yasak olduğu dönemde gerçekleşen Kavel grevi bu yasağı paramparça etmiştir. Başarının arkasında işçilerin ve sendikaların kararlı, haklı ve meşru mücadele anlayışı vardı. Kozlu ve Zonguldak madencilerinin grevleri kentin tüm işçilerini sarmış, grev şehrin bütününe sıçramıştı. Nice grevde grev kırıcılar ve greve saldıran faşistler dövülüp dışarı atılmışlardı. DGM’le re, faşizme karşı siyasi grevler örgütlenmişti. Grevlerin başarıya ulaşmasının yolu bellidir: greve sıkı bir şekilde hazırlanmak, toplumsal destek kazanmak ve grev kırıcılığına izin vermemek. Bizler kendi gü cümüze güvenmeli ve mücadele araçlarımıza dört elle sahip çıkmalıyız.
E-Kartta Basın Açıklaması
“Barış İçin Savaş”
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Barış İstemenin Suç Olduğu Yerde İnsanca Yaşam Olur mu?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...