Hindistan’daki Sultan ve Halkı
Esenyurt’tan bir metal işçisi
Bir zamanlar, Hindistan’ın başında zalim mi zalim, kurnaz mı kurnaz bir sultan varmış. Bu sultan ne yapar ne eder bin bir türlü entrikalarla başta kalmayı başarırmış. Kendisi Karun kadar zengin ve bir o kadar da aç gözlü ama halkı da bir o kadar yoksulmuş. Köylülerin, zanaatçıların çalışma koşulları çok ağırmış, kazandıklarının en az yarısı da vergi adı altında ellerinden geri alınıyormuş.
Bu sultanın çevresinde bir sürü haramzade bulunur, devam etmekte olan haksızlıklar karşısında halkı susturmak, kaderiymiş gibi göstermek için, doksan takla atar, işine geldi mi yan gelip yatar, nutuk atmaya geldi mi bol keseden atarlarmış.
Halk elinden bir şey gelmeyeceğini düşünür, çaresizce susar sadece arada bir mırın kırın edermiş. Hele sultan huzura arzı endam edip de “be heeeeeyy!” diye bir kükredi mi dağlar taşlar titrer yapraklar yere dökülürmüş.
Sultan, kendi için bir şey yapsa dahi “bunu sizin için yaptım, hele sorun niye yaptım” diye böbürlenir ve yaptırdığı her şeyi başa kakar, sanki kendisi yapmış gibi anlatır, mırın kırın edenleri de nankörlükle suçlarmış.
Bu sultan yine bir gün haramzadelerine halkı bir araya toplamasını salık verir. Ve haramzadeler canhıraş şekilde ahaliyi şehrin en büyük meydanında toplar. Her şey herkes hazır vaziyettedir, haramzadeler etrafı kolaçan etmektedir, bir terslik olmasın diye pür dikkat etrafı gözetlemektedir.
Sultan en son o ağır ihtişamıyla ve heybetiyle kürsüye çıkar, davullar zurnalar çalar, önceden hazırlanmış şakşakçıları kalabalığı coşturmaya uğraşır ve sultan konuşmaya başlar. “Eyyyyy, ehheyyyt! Ben yaptım ben yaptım” der. Bir an kalabalık bir başak tarlası gibi sağa sola kaykılır ve toparlar. “Bakııın şu kasabaya şu çeşmeyi ben yaptım”, yaşlı bir nine kısık bir sesle “tek başına mı?” der ama sesi duyulmaz. Sultan tam gaz devem eder; “ben her şeyi sizin için yapıyorum, bu düzen değişeceeeek, eskiden kasabalı yemeye ekmek bulamıyordu bakııın köye ekmek fırını açtıııım.” Bir başka nine “eskiden taş mı yiyorduk?” der ama onun da sesi duyulmaz. “Nankörler bunu görmeeez, bakıııın sayemizde ekmek yiyorsunuz ekmeeeek!” Tabii şakşakçılar ortamı coşturdukça zatı muhterem de coştukça coşar. “Eeeeeyyyy bizi çekemeyen Çin, İran imparatorları bilin ve görün ki bu düzen değişeceeeeek” der. Ön sıralardan üstü başı yırtık pırtık bir dede bir fırsatını bulup sultana bir sualinin olduğunu söyler ve sultan istemeye istemeye söz hakkı verir. Sonuçta bu avare ona ne sual edebilirdi ki, ne haddine! Yaşlı dede sorar, “bak oğlum ben senden öncekileri de gördüm, her büyük adam geldiğinde biz biraz daha küçüldük, madem düzen değişecek söyle bana düzülen de değişecek mi?”
Evet, dostlar ne demişler “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!”
Dünyaca
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...