Buradasınız
İşçi Sınıfının Kutuplaştırılmasına Hayır Diyelim!
Hadımköy’den bir metal işçisi
İşyerlerimizde, oturduğumuz semtlerde çok açık bir şekilde görüyoruz ki işçi ve emekçiler, egemenler ve onların siyasi temsilcileri tarafından kutuplaştırılmış, ayrıştırılmış durumda. Burjuva partilerin çıkarları sanki biz işçi-emekçilerin çıkarıymış gibi peşlerinden sürüklenip gidiyoruz. Seçim dönemlerinde bizleri hatırlayan, seçim bittikten sonra yüzümüze bile bakmayan burjuva siyasetçilerin bizleri kutuplaştırıp ayrıştırmasında, aynı sorunları paylaştığımız işçi kardeşlerimizle karşı karşıya gelmemizde kimin ya da kimlerin çıkarları var?
Ekonomik kriz her geçen gün biraz daha derinleşirken, biz işçilerin, emekçilerin yaşam koşulları daha da zorlaşıyor. İşsizlik rakamları rekor üstüne rekor kırarken, işi olup da çalışanların posası çıkarılana kadar çalıştırılıyor. Temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayacak kadar düşük ücretlerle çalıştırılırken, gıdadan giyime, ev kiralarından faturalara kadar her şeye zamlar yağmur gibi yağıyor. Sosyal haklarımız gasp edilirken, milyonlarca işçi, emekçi kardeşimiz açlığa, yoksulluğa itilirken, en küçük hakkımızı aramak için sesimizi yükselttiğimizde “terörist” ilan edildiğimiz bir süreçten geçiyoruz. Bizim yaşadığımız sorunlar patronlar sınıfının ve onların temsilcileri olan burjuva düzen partilerinin gündemlerinde bile yok. Onların tek derdi fırtınada kendi gemilerini daha az hasarla kurtarmak. Fırtınanın yaratacağı faturayı da kutuplaştırma politikalarının etkisi altındaki ve tamamen örgütsüz işçi sınıfına ödettirmek.
Biz işçi sınıfıyız. Yaşadığımız sorunların çözümünü burjuvaziden ve onların siyasi temsilcilerinden bekleyemeyiz. Bizleri dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet gibi ayrımlar üzerinden kutuplaştırmalarına, sınıf kardeşlerimizle karşı karşıya getirmelerine müsaade etmemeliyiz. İçinden geçtiğimiz dönemde işçi sınıfının birliğe, dayanışmaya, örgütlü mücadeleyi büyütmeye ihtiyacı var. İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Biz işçiler olarak sınıfsal taleplerimizi dile getireceğimiz böylesi anlamlı bir güne burjuvazinin değil kendi sınıfımızın çıkarlarını gözeterek hazırlanmalıyız.
Bir metal işçisi olarak işçilerin birliğinin, dayanışmasının, mücadelesinin soldurulmasına, yapay kimlikler temelinde kutuplaştırılmasına hayır diyorum!
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...
- Adnan Yücel, Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek şiirinde “saraylar, saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter” der. Yeryüzünde “aşkın” yani özgürlüğün, barışın, mutluluğun hâkim olacağı günler için ve o günlere kadar mücadelenin devam edeceğini...
- Bugün dünyanın pek çok yerinde savaş naraları yankılanıyor. Filistin, Ukrayna, Suriye, Lübnan, Yemen ve daha birçok ülkede emperyalist savaşların getirdiği yıkımlara, acılara, ölümlere tanık oluyoruz. Şimdilik televizyon ekranlarında, gazetelerde...
- Portekizli yazar Jose Saramago “Körlük” romanında toplumsal körlüğü, bu kitabın devamı olan “Görmek” romanında ise ezilenler gerçekleri görmeye başladıklarında neler olduğunu anlatır. “Körlük” romanı 1933-1974 yılları arasında Portekiz’de hüküm...