Buradasınız
İşçilerin Sordukları/59 - Emekli Aylığı Nasıl Hesaplanır?
Çalışırken düşük maaş alan işçiler emekli olduklarında da ücret çilesi çekmeye devam ediyorlar. Yıllarca emekli olmak için prim ödeyen, emeklilik gün sayısını doldurmak için uğraşan, prim gününü doldurduktan sonra yaş engeline takılan işçiler, emekli olduktan sonra da üç kuruş maaş nedeniyle yeniden iş aramaya başlıyorlar. İşçilerin birçoğu prim gün sayısı ne kadar çok olursa o kadar yüksek emekli maaşı alacağını düşünüyor. Fakat gerçek durum bu değil, emekli maaşının miktarı sadece prim gününün çok olmasına bağlı değil.
Emekli maaşlarının hesaplanmasında çeşitli karmaşık ve değişen formüller kullanılıyor. Buna göre işçinin emekli maaşı hesaplanırken ilgili kanuna göre belirlenen “ortalama aylık kazancı”, yine aynı kanuna göre belirlenen “aylık bağlama oranı” ile çarpılıyor. Bu iki unsuru akıldan çıkarmadan ilerleyelim: 1999 ve 2008 yıllarında sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişikliklerle “aylık bağlama oranı” denilen bu çarpan giderek düşürüldü. Böylelikle kanun değişikliklerinin her biri emekli maaşlarının daha da düşmesine neden oldu. Özellikle 2008 yılında yürürlüğe giren ve medyada “reform” diye sunulan 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu emeklilik maaşının hesaplanması konusunda işçileri ve çocuklarını çok daha ciddi biçimde etkileyecek değişiklik ve düzenlemeleri beraberinde getirdi. İşçiler sosyal güvenlik sistemine giriş yaptıkları yıla göre daha fazla prim ödeyecek, daha ileri yaşlarda emekli olacak ve daha düşük emekli maaşı alacak.
Mesela, 2000 yılı öncesi dönem için,
Bir SSK’lının ilk 5000 günü için “aylık bağlama oranı” %60 olarak belirlenir ve 5000 günden sonraki her 240 gün için % 1 arttırılırdı. Bu da 9000 prim günü olan işçinin ortalama aylık kazancının toplamda %76’lık “aylık bağlama oranı” ile çarpılması anlamına geliyordu.
1999 yılında yapılan düzenlemelerle “aylık bağlama oranı” hesaplaması şöyle değiştirildi: SSK’lının ortalama aylık kazancı, ilk 3600 gün için %35 ile çarpıldı, sonraki 5400 günün her 360 günü için bu rakama %2 eklendi. Bu da 9000 prim günü olan işçinin ortalama aylık ücretinin toplamda %65’lik “aylık bağlama oranı” ile çarpılması anlamına geliyordu.
2008 yılında yapılan düzenlemelerle “aylık bağlama oranı” hesaplaması yine değiştirildi: SGK’lının ortalama aylık kazancı her yıl (360 gün) için %2’lik “aylık bağlama oranı” ile çarpılmaya başladı. Bu da 9000 prim günü olan işçinin ortalama aylık ücretinin toplamda yüzde 50’lik “aylık bağlama oranı” ile çarpılması anlamına geliyor.
Karşılaştırmak gerekirse bir işçi için,
- 2000 öncesi dönemde 9000 günlük prim için %76,
- 2000-2008 döneminde 9000 günlük prim için %65,
- 2008 Ekim sonrası dönemde 9000 günlük prim için %50 aylık bağlama oranı hesaplanmaktadır.
Bu durum her üç dönemde de prim günü olan işçilerin emekli aylığının hesaplanmasında üç ayrı formülün kullanılmasına neden oluyor. Her yeni formül bir önceki dönemin formülüne göre emekli ücretlerini düşürdüğünden, işçinin 2008 sonrası dönemdeki prim miktarı ne kadar yüksekse bu, hesaplama yönteminde ortalamayı o kadar etkileyecek ve emekli aylığının daha düşük olmasına neden olacaktır. Kanundaki bu değişiklikler işçi sınıfına yönelik büyük bir saldırıdır.
Ayrıca bu kanunla, emeklilik için gereken prim gün sayısı ve emeklilik yaşı kademeli olarak arttırılmış, 2048 yılında 9000 gün ve 65 yaşa yükseltilmiştir. Hiçbir patronun işçileri 60-65 yaşına kadar çalıştırmadığı ortadadır. Emekli olmanın zorlaştırılması, emekli aylıklarının düşürülmesi işçilerin açlığa mahkûm edilmesidir. Emekli aylığı, işçilerin hem yaşlılıkları hem de öldükleri zaman eş ve çocukları için güvencedir. İşçilere ve gelecek kuşaklara yönelik bu saldırı ancak mücadele ederek ortadan kaldırılabilir.
Bellum Omnium…
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Barış İstemenin Suç Olduğu Yerde İnsanca Yaşam Olur mu?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
- İcra ve İflas Yasasındaki değişiklik ne anlama geliyor?
- Covid-19, Kısa Çalışma ve Ücretsiz İzin Gerçeği
- AKP’nin Torba Yasası: Patronlara Kıyak, İşçilere Saldırı
- Pandemi, Ücretsiz İzinler ve Hak Gaspları
- İş Güvenliği Yasasına 4. Kez Erteleme Ne Anlama Geliyor?
- Kronik Hastalığı Olan İşçilerin ve Hamile Kadınların Yasal Hakları
- Koronavirüs ve Yasal Haklarımız
- Avukat Mesut Badem ile Arabuluculuk Üzerine/2
- Avukat Mesut Badem ile Arabuluculuk Üzerine/1
- İşçilerin Sordukları/78
- Emeklilik Hakkımız İçin Topyekûn Mücadele Edelim!
- Yargıtay’ın Hamile İşçiler İçin Emsal Kararı
- İşçilerin Sordukları/75
- İşçilerin Sordukları/74
- İşçilerin Sordukları/73
- İşçilerin Sordukları/72
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...