Buradasınız
İşçisin, İşçiyiz, İşçi Sınıfıyız!
Sermaye sahipleri, yani patronlar sınıfına mensup olanlar kendilerini “işveren”, “iş adamı”, “iş kadını” gibi sıfatlarla tanımlarlar. Bu sıfatlar toplumda olumsuz bir çağrışım yapmaz. Tersine olumlu bir imajı vardır. Bu sıfatlara sahip olanlar saygın, nezih, kültürlü sayılır. Patronlar, yaşadıkları şatafatlı hayatların ve bu sıfatların arkasında kaç işçinin alın teri olduğunu, işçileri insan yerine koymadıklarını, onları ezdiklerini gizlemeye çalışırlar. Sıra bu “saygın” patronların zenginliğini alın teri dökerek büyüten işçilere gelince akla pek de olumlu şeyler gelmez. İşçi olmak, amele olmak öyle iyi bir imaj yaratmaz. İşçileri sömürüp onların sırtından servet kazanan bir patron, patronlar sınıfının üyesi olmaktan gurur duyar. Oysa ellerinin hüneri, gözlerinin nuru, alnının teriyle çalışıp üreten işçiler kendilerine “işçi”, “amele” denmesinden çok hoşlanmazlar. İşçiler adeta işçi sınıfının bir parçası olmaktan utanmaya zorlanırlar. Bu nedenle işçiler genellikle kendilerini başka sıfatlarla tanımlarlar. Tezgâh başında çalışan işçi “operatör”, tezgâhtar “satış danışmanı”, büro işçisi “memur”, temizlik işçisi “personel” olur.
İşçi yerine kullanılan tüm süslü kavramlar işçiye işçi olduğunu, işçi sınıfının bir parçası olduğunu unutturmak isteyen patronların başının altından çıkıyor. Bunun nedeni çok basit: Patronlar sınıfının işçileri sömürdüğü ve onların sırtından sermayelerini büyüttüğü kapitalist bir toplumda yaşıyoruz. Bu sistemde patronlar her şeyin sahibi ve egemenidirler. Zenginlik, sermaye, şirketler, bankalar, üretilen ürünler, mağazalar, vitrinler, taşıtlar her şey onlara aittir. İşçiler ise sömürülen ve ezilendirler. İşçilerin yoksulluklarından başka bir şeyleri yoktur. Emek güçlerinden başka satacak bir şeyleri yoktur ve eğer emek güçlerini satmazlarsa yani işsiz kalırlarsa bu tam bir felâket olur. İşçiler çalışmadıkları zaman aç kalırlar, açıkta kalırlar ve yaşayamazlar. Patronların tersine ömürleri boyunca durup dinlenmeden çalışmak zorundadırlar. Alın teri dökmek, üretmek çok güzel ve değerlidir. Ama bu çalışma başkalarının servetini büyütmekten başka bir işe yaramıyorsa, biz açlıktan ölmemek için çalışırken başkaları emeğimizle sefa sürüyorsa bu şu anlama gelir: Biz işçiler bu sömürü düzeninde tıpkı bir köle gibi çalışmaya mahkûmuz ve patronlar bize köleliğimizden utanmak dışında bir seçenek bırakmak istemiyorlar.
Patronlar; barınmak, beslenmek, çocuklarına bakmak ve buna benzer ihtiyaçlarını gidermek için çalışmak zorunda olan işçilerin başına düşük ücret, fazla mesai, uzun çalışma saatleri, iş kazaları ve işsizlik gibi belâları sarıyorlar. İşçiler köle olmayı hep birlikte reddetmezlerse, yani örgütsüzlerse patronların dayattığı bütün şartları kabul etmek zorunda kalırlar. Meselâ asgari ücrete kaşıkla zam yapılıyor, enflasyon kepçesi bu zammı misliyle geri alıyor. Kıdem tazminatı gasp ediliyor, işçiler buna karşı hiçbir şey yapılamayacağını düşünüyor. Esnek çalışma ile iş güvencesi ve düzenli çalışma saatleri ortadan kaldırılıyor, işçilerin bundan haberi yok. Yani eve hırsız girmiş, ev sahibinin hırsızı kovmaya mecali yok! Tüm bu saldırıları hayata geçiren patronlar ve hükümet bunları işçiye en büyük müjde olarak sunuyorlar. Patronlar, bir sınıf olduklarını ve karşılarında da milyarlarca insandan oluşan işçi sınıfı olduğunu unutmadan örgütlü davranıyorlar. Patronlar talep ediyor, hükümet tasarılar hazırlıyor, Meclis yasa çıkarıyor, medya allayıp pulluyor ve saldırılar bizi vuruyor. Bunun karşısında ayağa kalkması gereken işçilerse saldırılara çaresizce boyun eğiyor. Yani bir sınıf olarak davranmıyor!
Örgütsüz işçiler kendilerini işçi sınıfının bir parçası olarak görüp öyle hareket etmiyorlarsa, rüzgârın önündeki yaprak gibi bir o yana bir bu yana savrulurlar. Peki, örgütlenme nereden başlar? Elbette işçinin, işçi olduğunu, işçi sınıfının bir üyesi olduğunu fark etmesi ve buna uygun şekilde davranmasıyla. Bir işçi gibi düşünüp bir işçi gibi hareket etmesiyle. Patronların çıkarlarını değil, işçi sınıfının çıkarlarını savunmasıyla. İşçi sınıfının bir parçası olan bilinçli bir işçi, patronların saldırılarından tek başına kurtulamayacağını bilir. Bu nedenle her durumda işyerinde, sendikasında, işçi derneğinde, siyasal örgütünde yer almaya başlar. Bilir ki işçi sınıfı örgütlüyse her şeydir, örgütsüzse hiçbir şey. Bu nedenle beyaz yaka-mavi yaka, taşeron-kadrolu, işçi-memur, Kürt-Türk gibi bütün ayrımları bir kenara bırakır. Sadece geçinmek ve karnını doyurmak için değil işçi sınıfının örgütlenmesi için de ter akıtır. Örgütlü işçi “eziliyorum” diye sızlanıp işçiliğinden utanmaz. İşçi olmakla ve patronlar sınıfının sömürüsüne karşı mücadele etmekle gurur duyar.
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...