Buradasınız
İyi Şeyler Olacak mı?
Mersin’den bir işçi
Oğuz Atay’ın korkuyu beklerken adlı kitabında şöyle bir monolog geçiyor:
Acaba iyi bir şey olacak mı?
Hayır, dedim kendime.
İyi şeyler birden bire olur bu kadar bekletmez insanı.
Birçok insan “24 Haziran sabahı farklı bir güne uyanacağız, güneşli bir güne. Her şey daha iyi olacak” diyor. 24 Haziran seçimleri işçi sınıfının “HAYIR”ını güçlü biçimde yükseltmesi için elbette çok önemlidir. Ancak güzel şeyler de öyle birden bire olmaz aslında. Sadece biz öyle zannederiz. Yani onu mayalayan bir süreç vardır.
Tarihin sayfaları insanlığın daha onurlu, eşit, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya özleminin eyleme dönüştüğü olaylarla doludur. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bu toprakların yakın tarihindeki büyük olaylardan biri olarak tarih sayfasında yerini almıştır. 15 Haziran 1970 sabahı 115 işyerinde on binlerce işçinin katılımıyla başlayan eylemler sanayinin kalbi olan İstanbul ve İzmit bölgelerine hızla yayıldı. İstanbul’da Gebze’de İzmit’te fabrikalar durdu. İşçiler her yerde yürüyüşler düzenliyor kent merkezlerine akıyorlardı. Ertesi gün polisle işçiler arasında çatışma çıkmış polis işçilerin üzerine ateş açmıştı. Ordu, tanklarıyla ve zırhlı birlikleriyle gösterilere müdahale etmeye çalışıyordu. Askerlerin ve polislerin kurduğu barikatlar bir bir aşılıyor, bu topraklar işçi sınıfının örgütlü gücüne şahit oluyordu. İstanbul’un iki yakasındaki işçiler bir araya gelmesin diye burjuvazi elinden geleni yaptı. Vapur seferleri iptal edildi. Galata Köprüsü kaldırıldı. Ecel terleri döken burjuvalar İstanbul’u terk ettiler. Gösteriler ancak DİSK yönetiminin işçileri sükûnete çağırmasının ardından son buldu. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi mücadele tarihimiz açısından bugün bile aşılamamış bir doruk noktasıdır.
Ancak bu doruk noktasına 15 Haziran sabahı ulaşılmamıştır. 15-16 Haziran direnişini önceleyen yıllar 1960’larda gerçekleşen büyük direnişler, grevler, fabrika işgalleriyle karakterize olmuş sonuç olarak örgütlü ve sınıf bilinçli bir işçi sınıfı ortaya çıkmıştır. Ayrıca kapitalizm ve onun en kokuşmuş hali olan emperyalizme karşı tüm dünyada yayılan 68 hareketi ve onun Türkiye’deki etkisi de bu büyük direnişin militan niteliğinde belirleyici olmuştur. Şüphesiz 1960’larda verilen mücadeleler olmasaydı 15-16 Haziran direnişi diye bir şey olmazdı. Elbette bizler de bir gün güneşli güzel günler göreceğiz, umudumuzu ve inancımızı diri tutuyoruz. Ancak bilmeliyiz ki güneşli güzel günler bir sabah kendiliğinden gelmez. Bu günlerden verilen mücadeleler yarın gelecek olan güzel günleri sağlamak ve layığıyla karşılamak içindir. Yani güzel şeyler olur ama birden değil.
Kaç Vakte Kadar?
Senin Safın Ne, Kimden Yanasın?
- 14 Mayıs Seçimleri: İhtiyacımız Bir Kurtarıcı Değil Örgütlülüktür!
- Emekçi Kadınlar: Yağmacı Enkaz Düzenine, Tek Adam Rejimine Hayır!/1
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- UİD-DER ve TİP’ten İstanbul/Avcılar’da Ortak 1 Mayıs ve Seçim Çalışması
- Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Adaylarını Tanıttı
- Emek ve Özgürlük İttifakı Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Kararını Açıkladı
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...