Buradasınız
Kıdem Tazminatlarımıza Sahip Çıkalım
Gebze’den bir kadın metal işçisi
Patronların gündeminde uzun süredir kıdem tazminatlarının kaldırılması var. İşçi sınıfının dağınık ve örgütsüz oluşu nedeniyle, geçmiş işçi kuşaklarının ağır bedeller ödeyerek elde etmiş olduğu kazanımlar bir bir gasp ediliyor. Patronlar sınıfı saldırılarında sınır tanımıyor. Şimdi de gözlerini kıdem tazminatlarımıza dikmiş durumdalar. Sık sık kıdem tazminatlarının çok yüksek olduğundan dem vurarak, “istihdamın” önünde büyük engelin bu olduğunu söylüyorlar.
Kıdem tazminatı, bir işçinin en az 1 yıllık iş sözleşmesinin son bulması durumunda (ya da işçinin ölümü durumunda mirasçılarına), işçinin yıpranmasına karşılık ödenen bedeldir. Kıdem tazminatı, işçilerin vermiş olduğu mücadeleler sayesinde kazanılmış bir haktır. Ancak sözleşmeli işçilik ve taşeronluk sistemi derken, kadrolu işçi sayısı gün geçtikçe azaltılmakta ve böylece işçilerin büyük bir kısmının kıdem tazminatı almasının önüne geçilmektedir. Fakat gözü doymayan patronlar ve onların hükümetleri bunlarla yetinmeyerek, elimizde kalan kırıntıları da tamamen yok etmek niyetindeler. Bu kapsamda AKP hükümeti, patronların isteklerini ikiletmeden hayata geçirmek için canla başla çalışıyor.
Örgütlü mücadelenin diplerde olduğu bir dönemden geçiyoruz. Patronların ve onların hükümetlerinin bu kadar rahat, bu kadar pervasız oluşları işte tam da bu sebeptendir. AKP hükümetinin bakanlarının yaptığı açıklamalar, onların kimlerin tarafında olduğunu gözler önüne seriyor. Örneğin, maliye bakanı Mehmet Şimşek, dünyanın pek çok ülkesinde kıdem tazminatının olmadığını, kıdem tazminatının Türkiye’deki patronların üzerinde çok büyük bir yük olduğunu ve ayrıca işçilere hem işsizlik ödeneği hem de kıdem tazminatının ödenmesinin çok abartılı olduğunu söylüyor. Resmen gözlerimizin içine bakarak patronların haklı olduğunu söylüyor, onların uşaklığını yapıyor ve bizimle dalga geçiyorlar. Bizler örgütsüz olduğumuz için onlar istedikleri gibi at koşturuyorlar.
Kıdem tazminatının kaldırılması, patronların yıllardır istediği ve dillendirdiği bir şeydir. Çünkü kıdem tazminatının varlığı işten atmaları bir ölçüde zorlaştırmaktadır. Kıdem tazminatı kaldırılarak patronların işçileri istediği gibi işten atmasının önü açılmış oluyor.
Kıdem tazminatıyla ilgili 3 ayrı plan belirlemiş durumdalar. İlk alternatifleri, işsizlik sigortasından yararlanmanın şartlarını kolaylaştırmak, miktarı biraz arttırma yoluna gitmek ve kıdem tazminatını kaldırmaktır. İkinci alternatifleri, bir fon oluşturulması, her işçiden bu fona prim kesilmesi ve işçinin mevcut primi ölçüsünde ve ancak emekli olduğunda kıdem tazminatı almasıdır. Üçüncü alternatif ise, işverenin her ay işçinin ücretinin %3 ilâ %5’ine denk düşen bir miktarı işçinin fondaki hesabına prim olarak yatırması ve işçinin işten çıkarıldığında burada biriken parayı almasıdır.
İşçilerin ortak fonlara devredilen paralarının başına neler geldiğini biliyoruz. Örneğin Tasarruf Teşvik Fonu ve Konut Edindirme Yardımı adı altında işçilerden yıllarca kesilen paralar iç edilmişti. Taksitle geri ödenen bu paralarla, işçiler, bıraktık ev almayı, çocuklarına bir oyuncak bile alamadılar. Tüm bunlara baktığımızda, fona devredilmesi halinde kıdem tazminatlarımızın da başına neler gelebileceğini rahatlıkla görebiliriz. Örneğin, İşsizlik Sigortası Fonu bir yandan devlet tarafından gasp ediliyor öte yandan patronlara peşkeş çekiliyor. Yani onun da başına gelenler malûm. Kriz bahanesiyle patronlara peşkeş çekilmesi yetmezmiş gibi, GAP projesi kapsamında kullanılması için devlet de fondaki bu paranın önemli bir kısmına el koydu.
Patronların ve onların hükümetlerinin bu saldırılarla yetinmeyeceği açıktır. Esnek çalışma, taşeronluk, sözleşmeli işçilik, emeklilik yaşının yükseltilmesi, sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesi derken, bugün gözlerini kıdem tazminatlarımıza dikmiş patronlar. Sendikalarsa ne yazık ki üzerlerine düşen görevleri yapmıyorlar. Sendikaların başına çöreklenmiş bürokratlar bolca konuşuyorlar, ama iş mücadeleye geldiğinde yan çiziyorlar. İşte 26 Mayıs bunun örneğidir. Peki, ne yapacağız? Sendikaları bu bürokratlara teslim mi edeceğiz? Tabii ki hayır! Örgütlenmeli, sendikalarımıza sahip çıkmalı ve sendikalarımızı harekete geçirmeliyiz. Aksi takdirde gelmekte olan kıdem tazminatı saldırısını geri püskürtmek mümkün olmayacaktır. Bizden önceki işçi kuşaklarının mücadele ederek bizlere bıraktığı bu miraslara sahip çıkmalıyız. Haklarımızı yedirtmemeliyiz.
ONLAR
“İşsiz Öğretmen Olmayacağız!”
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- İşsizlik Fonu Yine Patronların Hizmetinde
- Asgari Ücretin Vergi Dışı Bırakılması ve Asgari Geçim İndirimi (AGİ)
- Buzdağının Görünmeyen Kısmı: Meslek Hastalıkları Gerçeği
- Grev Kırıcılığı ve Grev Hakkı
- Kazı Bağırtmadan Yolma Meselesi: Vergi
- Patronun Keyfi Kısa Çalışma Uygulamasına Karşı Dava Açan İşçi Kazandı
- Şimdi de İstirahat Parasına Göz Diktiler!
- Kod 29 ve SGK’nın Algı Oyunları
- Kod 29 Mağduriyeti Ortadan Kalkıyor mu?
- Kölelik Düzeninin “Yeni Normali”: Uzaktan Çalışma
- Yasal Olan Meşru mudur?
- Tazminatsız İşten Atma Saldırısı: Kod 29
- Patronların Pandemi Saldırısı: Kod 29!
- Çalışma Yaşamında Orman Kanunları
- Sigorta Hakkımız Gasp Ediliyor
- Sermayenin Elindeki Kamçı: Pandemi
- Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Kıdem Tazminatımızın Elimizden Alınmasıdır
- Sokağa Çıkma Yasaklarıyla Birlikte Telafi Çalışması Yaygınlaşıyor
- Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Uygulaması
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...