Koşun İndirim Var!
Sancaktepe’den bir metal işçisi
Fabrikada yemek saatinde yemeğimizi yerken hükümetin krizin etkilerini “azaltmak” için aldığını söylediği önlemler aklıma geldi. UİD-DER’in internet sitesindeki “Havyar da mı Yemeyelim” yazısını hatırlayarak arkadaşlara “aranızda havyar yiyen var mı” diye sordum. İşin açıkçası havyarı bilmeyen olacağını tahmin etmemiştim ama yiyen olduğunu da düşünmüyordum. Sohbet ilerledikçe yiyen olmadığı ama en azından çalıştığı otelde sadece gören olduğu anlaşıldı. Ve gururlu bir şekilde “balık yumurtası ben yemem zaten” dedi. Eee fakiriz ama alnımızın teriyle çalışıyoruz, her istediğimizi alamasak da gururluyuz, alamadık demeyiz zaten. Bu arada bu havyar meselesini yazarak bizim fabrikaya sokan arkadaş sağ olsun, onun sayesinde yıllardır çalışan bizler bir kez daha anladık nelerden mahrum bırakıldığımızı. Hatta adını bile bilmediğimiz daha neler neler olabileceğini düşünmüş olduk.
Sonra da hükümetimizin sözde olmayan krizi önlemek için aldığı önlemleri konuşmaya başladık. Bu müjdeli haberi verince herkes pür dikkat dinlemeye başladı. Ben de sıraladım, “otomobil, konut, beyaz eşya ve mobilyada ÖTV ve KDV indirilmiş ve kaldırılmış” diye. Bir arkadaş hemen atıldı, “sabah ilk işim koşarak gidip bir ev alacağım” dedi. Diğeri “ben de paramı bugün için bekletiyordum, ben de bir araba alayım yarın” dedi. Bir başkası ise “ben de evlenmek için parayı nasıl toplayacağım diye düşünüyordum, sabah gidip bütün eşyalarımı alayım” dedi. Tabi ki kimse bu dediklerini yapamadı. Hepimiz enerjisi kalmamış, uykusuz, yorgun işçiler olarak cebimizdeki üç kuruş parayla yastık ve yataklarımıza koştuk. Elbette hepimiz bu saydıklarımızı almayı çok isterdik ama aldığımız maaşlar doğru düzgün yaşamamıza bile yetmiyor. Bir arkadaşımın söylediği söz gerçeği ortaya koyuyordu: “Bunlara indirim yapacaklarına elektriğe, suya, kış geliyor doğal gaza, ete, sebzeye indirim yapsaydılar olmuyor muydu?”
Bu sorunun cevabı aslında basit, elbette olurdu. Ama bunun için bazı şeylerin olması gerekli. Biz işçiler birleşip örgütlensek ve bizim sırtımızdan geçinenlere bu krizi biz çıkarmadık, faturasını da biz ödemeyiz, desek, işte o zaman olur.
Hükümetin her yaptığı sermaye çevrelerini sevindirirken biz işçilere bir hayrı dokunmuyor. Bu da hükümetin kimin yanında olduğunu daha net görmemizi sağlıyor. Evet, arkadaşlar bu kriz koşulları geçimimizi her gün daha da zorlaştırıyor ama bir taraftan da bizleri birbirimize daha da yakınlaştırıyor. Yaşadığımız krizin nedeni aşırı üretim, çözümü ise bu sömürü düzenine son vererek ürettiğimiz zenginliği hep beraber paylaşmak. Kriz birbirimize güvenmemizi, birleşmemizi, örgütlenmemizi zorunlu kılıyor. Bu krizi zenginler değil biz fırsata çevirelim ve birliğimizi büyütüp güçlendirelim.
ÖĞÜTLER
Hastaneden İnsan Manzaraları!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...