Buradasınız
OHAL’de Patronların Kârı Katlandı, Ya İşçiler?
Patronlar sınıfının kârı büyüdükçe büyürken, işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşulları ağırlaşıyor. OHAL düzeninde grevler yasaklanıyor, direnişler engelleniyor, sendikalaşma zorlaştırılıyor, iş güvenliği yasasının önemli maddeleri öteleniyor ve iş cinayetleri durmaksızın devam ediyor. İşçi sınıfının mücadelesi önüne engeller dikilirken, ekonomi ve patronların kârları katlanarak büyüyor. Tüm zenginliği üreten ve kârın kaynağı olan işçi sınıfının iş ve yaşam koşulları kötüleşiyor. Alım gücü düşüyor, iş saatleri uzatılıyor ve işçiler sosyal yaşamdan kopuyor.
Gazete Duvar yazarı Bahadır Özgür’ün, OHAL döneminin işçilere ve patronlara yansımasını ele aldığı yazısı bu açıdan dikkat çekici:
OHAL’de kimler olağanüstü kâr etti?
18 Mayıs 2017, TÜSİAD toplantısı… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “OHAL iş adamlarının neyini engelledi?”
3 Haziran 2017, MÜSİAD toplantısı… Erdoğan: “OHAL önünüzü açıyor. Öyle ikide bir grev bilmem ne yok…”
12 Temmuz 2017, yabancı yatırımcılarla toplantı… Erdoğan: “Biz OHAL’i iş dünyasının daha rahat çalışması için getirdik. İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL’den istifade izin vermiyoruz.”
‘En İyi Zamanlar’ı Yaşayanlar
“En iyi zamanlardı ve en kötü zamanlardı.” Charles Dickens’ın “İki Şehrin Hikâyesi” böyle başlar. OHAL’in ilan edildiği 21 Temmuz 2016 gününden bu yana yaşananları anlatan en iyi söz de bu olsa gerek. Zira, “bir sıkıntınız var mı” diye sorulanlarla “aklı olan kaçtı” sözlerine muhatap olanların yaşadıkları aynı değil.
Gelin önce “en iyi zamanları” yaşayanlara bakalım…
2017’nin 9 aylık bilançoları adeta göz kamaştırıcı. Öyle ki, mesela Yazıcılar Holding, dile kolay yüzde 776 oranında karını artırmış. Kim mi bu Yazıcılar. Hani yerli oto sevdalısı şirketler var ya, işte onların büyük ortaklarından. Kamil Yazıcı ve ailesi holdingin yüzde 68’ine sahip. Kalan yüzde 32’nin sahibi ise OHAL’in verdiği güvenle olsa gerek, evde bira imal edip içenleri hedef alan Tuncay Özilhan. Sahibi olduğu Efes Pilsen’den gelen 343 milyon lira, Coca Cola’dan gelen 386 milyon lira demek ki yetmiyor.
Efes’ten saat başına 41 bin lira kâr demek bu. Oysa fabrikasında çalışan bir işçi saatte sadece 10.9 lira kazanabildi. Bunun da 21.3 lirasını her ay enflasyon yedi zaten. OHAL sürdükçe Özilhan hesap makinesinin soluna, işçisi ise neredeyse unutulmaya yüz tutmuş sağdaki hanelere doğru hızla yol alıyor.
Metal İşçisine ‘Rekor Zam’ Verildi de…
Koç ailesi belki de ülkenin en ‘sevilen’ patronlarından. Batılı, iyi eğitimli, sanata kültüre düşkün. Mavi gözlü, sarışın Ali Koç, Fenerbahçe başkanlığını da alırsa ‘sevgiye sevgi katacak’ belli. Ne var ki; Aygaz, Türk Traktör, Tofaş, Ford Otosan, Renault, Karsan, Otokar ve Arçelik gibi büyük işletmeleri de kapsayan metal işçilerinin eylemleri nedeniyle son aylarda biraz huzursuzlardı. Metalciler az kıpırdanınca grev yasağı da yetmedi ve herkese en fazla yüzde 6’nın dayatıldığı bir dönemde ortalama yüzde 25 ile son yılların rekor zammını aldılar. Fakat Koç Holding’in yüzde 59 kâr artışı yaptığını görünce bu zamma ‘iyi’ demeye de insanın dili varmıyor!
Koç ailesi dakika başına 7.341 lira kâr etti… Yani bir işçinin ortalama aylık kazancının neredeyse 3 katı. OHAL’in son yılında ailenin toplam kârı 3.8 milyar lira. Elbette köklü ve büyük bir grup. Lakin, Arçelik’in Beylikdüzü fabrikasındaki 900 işçiye son zamla ödediği aylık ortalama ücret toplamı 3 milyon lira civarındayken, fabrikanın bir günlük kârı 2 milyon lirayı buluyor.
Perakende… İnşaat… Bankalar…
Devr-i saadetin müstesna şirketi BİM her zamanki gibi dolu dizgin. Yüzde 34 artışla saatte 75 bin lira kârı kasasına koydu bile. 40 bine yakın çalışanı da saatte 7 liradan az paraya mahkûm kaldı tabii ki. Tüm çalışanların saatlik kazancını toplasak şirketin bir günlük kârına yaklaşamaması bir trajedi mi? Değil, çünkü o ‘terazi’ rakip MİGROS’ta da emeği farklı tartmıyor. Oradaki yazar kasalardan dakika başına çıkan kâr da 1.386 lira.
İnşaatçıları aslında yazmaya gerek yok. Ne de olsa zamanın ruhunu temsil ediyorlar. Yine de bir kaç örnek işte: İş kazalarının birer cinayete döndüğü sektörün büyüklerinden ENKA’nın kârı yüzde 43, TEKFEN’in yüzde 146, havalimanları denilince akla gelen TAV’ın kârı ise yüzde 82 arttı. ‘Kaderleri’ iskeleden düşmek, konteynerlarda yanmak olan işçilerin saatlik ücreti ise, bu kârların yanına yazılmaktan kendi utanırdı.
Son olarak herkesin harıl harıl kredi borcu ödediği bankaların durumuna bakalım…
Akbank yüzde 31, Denizbank yüzde 41, Finansbank yüzde 45, Garanti yüzde 19, Halkbank yüzde 37, İş Bankası yüzde 23, Yapı Kredi yüzde 16, Vakıf Bank yüzde 47 kâr etti. Ama asıl parlak tablo sigorta faaliyetlerinde dikkati çekiyor. Zorunlu BES, zorunlu Trafik Sigortası, zorunlu Deprem Sigortası derken bu kadar zorunluluğun yüksek kâra dönüşmemesini beklemek hayal olurdu. Fazla söze gerek yok, rakamlar konuşsun: Ak Sigorta yüzde 404, Anadolu Hayat yüzde 47, Anadolu Anonim Türk Sigorta yüzde 64, AvivaSA yüzde 42, Güneş Sigorta yüzde 121.
Bilanço listesi böyle uzayıp gidiyor ve sonuçlara bakınca “Erdoğan’ın söylediklerinin eksiği var fazlası yok” diyor insan. Peki ya “en kötü zamanlar”ı yaşayanlar? İşte oradaki ‘bilanço’lar gerçekten birer afet…
SGK’nın prime esas kazançları dikkate alındığında plastik sanayiinde çalışanların yıllık kaybı 300 lirayı buluyor. Bu kayıp, metalde 293, madenlerde 288, tekstilde 259, gıdada 256, inşaatta 218 lira. Verilen zamlar daha çalışanın eline geçmeden enflasyonun ve dolar kurunun gazabına uğruyor. Şirketler her ay, her gün, her saat, her dakika kârını artırırken; çalışanlar her saniye daha az kazanıyorlar. Ve OHAL her 3 ayda bir uzayıp gidiyor…
Romanın Kahramanı Hangisi Olacak?
Dickens’la açtık, onunla kapatalım…
“Kocası nasıl mahvoldu dedin canım?” diye sordu. “Peru madenlerinde su pompalarken” yanıtını verdi, Bayan Tox. “Tabii ki, kendisi pompacı değil” dedi, Bayan Chick kardeşine şöyle bir bakarak; Bayan Tox ondan sanki pompanın başında ölmüş gibi sözettiğinden bir açıklama yapmak gerçekten zorunlu görünüyordu; “Ama kâr hırsından dolayı…”
“Dombey ve Oğlu” romanında Dickens, kâr hırsının bir ülkeyi nasıl felakete süreklediğini açgözlü bir ailenin üzerinden anlattı. Bakalım Türkiye’nin bugünlerine dair gelecekte yazılacak bir romanın kahramanı hangi aç gözlü aile olacak.
Ahmet Yıldız Bu Ortalamaya Girer mi?
Sorumluluklarımız Var!
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
- 2024: Emeklilere Zulüm Yılı
- İşçiler Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor, Kazanıyor
- Tahsin İncirci Yaşamını Yitirdi, Besteleri Yaşayacak
- Faruk Türkoğlu Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Emekli Boş Durmasın, Çalışsın Diyenlerdir” Bu Toplumun Sırtına Yük!
- 84 Yaşında Bir İnsan Neden İş Arar?
- Sendikal Baskılar Mücadeleyle Aşılıyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Çıkışsızlık Sarmalındaki Gençler
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu Kuruldu
- Sel Gider Kum Kalır
- İlet’ten İliç’e Mükellefiyetten Bugüne
- Bizim Çocuklarımız Onlar
- “Eşimle Birlikte Kahvaltı Ancak Yıllık İzinde”
- İliç Maden Faciası Kadıköy’de Protesto Edildi
- DERİTEKS’e Yapılan Saldırı Eylemlerle Protesto Edildi
- İliç’te Maden Faciası: Tonlarca Siyanürlü Toprak Çöktü, İşçiler Altında Kaldı
Son Eklenenler
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...
- Adnan Yücel, Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek şiirinde “saraylar, saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter” der. Yeryüzünde “aşkın” yani özgürlüğün, barışın, mutluluğun hâkim olacağı günler için ve o günlere kadar mücadelenin devam edeceğini...
- Bugün dünyanın pek çok yerinde savaş naraları yankılanıyor. Filistin, Ukrayna, Suriye, Lübnan, Yemen ve daha birçok ülkede emperyalist savaşların getirdiği yıkımlara, acılara, ölümlere tanık oluyoruz. Şimdilik televizyon ekranlarında, gazetelerde...
- Portekizli yazar Jose Saramago “Körlük” romanında toplumsal körlüğü, bu kitabın devamı olan “Görmek” romanında ise ezilenler gerçekleri görmeye başladıklarında neler olduğunu anlatır. “Körlük” romanı 1933-1974 yılları arasında Portekiz’de hüküm...