Buradasınız
Ölüm ve Yaşam Arasında İnce Bir Çizgi
Gebze’den bir işçi
Ölümle yaşam arasında ince bir çizgi üzerinde sallanıyoruz her gün. İçimizde bir korku, endişe ve heyecan içerisinde vardiyayı teslim alıyor, vardiya bitiminde de derin bir oh çekip sevdiklerimizi görmek için evlerimizin yolunu tutuyoruz. Bu olay yaklaşık olarak bir aydır benim çalıştığım fabrikada yaşanıyor. Hemen her fabrikada olduğu gibi benim çalıştığım fabrikada da iş güvenliği önlemleri yok sayılıyor. Facia ile sonuçlanabilecek durumlar “işler acil” denilerek görmezden geliniyor.
Ben Türkiye’nin sayılı döküm fabrikalarından birinde çalışıyorum. Bizim fabrikada yaklaşık bir aydan beridir döküm ocaklarında su arızası devam ediyor. Döküm ocakları, içerisinde 15 ton sıvı metalin 1500-1600 derecede eritildiği ve döküldüğü koca koca kazanlar. Bu ocaklar soğutma için su ve eritme için de elektrik enerjisi ile çalışıyor. Ocaklar durmadan su çok ısındı arızası veriyordu. Benim çalıştığım fabrikada 4 tane ocak bulunuyor. İlk başlarda arıza verdiğinde ocağı baştan çalıştırarak devam ettiriyorlardı. Günler geçtikçe durumun vahametini bizler de daha iyi anladık. Ocaklardaki metal dışarı taşmaya başladı. Bir, iki, üç, dört… Tam 4 kere 15 tonluk ocaklarda bulunan erimiş metal adeta tazyikli bir hortumdan su tutuluyormuşçasına dışarı akmaya başladı. Erimiş metal yaklaşık 10 metre uzağa kadar fışkırarak taşıyordu. Birinci olduğunda “dikkatli olun” diyerek bizi uyardılar ve başka hiçbir şey yapmadılar. İkinci olduğunda “siz ne yapıyorsunuz da bu ocaklar taşıyor?” diyerek bizi suçladılar. Üçüncü olduğunda “bir bakalım” dediler. Dördüncü sefere artık kurtuluş olmadığını anladılar herhalde, servisi çağırıp bakmaya karar verdiler. Servis gelip bakacak ama “ocakların hepsini kapatamayız. İşler acil yetişmesi gereken siparişlerimiz var. Sadece bir ocağa baksınlar” dediler. Tabi her dört taşmada da birer ikişer arkadaşımız kızgın metalden saniyelerle kurtuluyordu. Üçüncü taşmada kamera kayıtlarına baktığımızda bir arkadaşımızın sadece 3 saniye farkla kurtulduğunu fark ettik. 1500 derece metal kemiklerimizi bile eritebilir. Bizler de baktık olmuyor amir ile konuştuk. Amire derdimizi anlattıktan sonra içimizden bir arkadaşımız; “biz ölümle burun buruna çalışıyoruz. Yeni bir Soma faciası mı istiyorsunuz?” diyerek durumu anlattı. Ondan sonra servis gelip baktığında; “hiçbir olumsuzluk olmadığını” söylediler. Kamera kayıtlarını izlediklerinde; “o zaman iyi bir araştırma yapıp nedenini bulmaya çalışalım” dediler. Hemen şefler müdürler atlayarak “şu anda olmaz. İşler acil bir daha olursa bakarız” diyerek adamları gönderdiler. O zaman servis bakım işçilerinden biz bir şey daha öğrenmiş olduk, bu iş şakaya gelmez. Ocaklardaki kızgın metal ile suyun birbiri ile temas etmesi halinde ocak havaya uçabilirmiş. 1 ocağın havaya uçması çevreye saçılan parçalar ve kızgın metal diğer ocakları da tetikleyeceği için facia kaçınılmazmış. Anlattıklarına göre bir ocağın havaya uçması demek kilolarca C4 patlayıcı ile eşdeğer bir şeymiş. Bir ocağın patlaması diğer ocakları da tetikleyeceğinden 4 ocağın patlaması demek, fabrikanın yerle bir olması hatta çevre fabrikalarda bile hasarların olması demekmiş. Yani facia göz göre göre “geliyorum” diyor.
Yani biz işçilerin canı patronun işlerinin acil olmasından daha önemsiz bir şey olarak görülüyor. Arkadaşımın dediği gibi “bir Soma faciası” daha yaşanabilir ama patronun işleri acil, fabrikanın çalışması gerekiyor. Patron şunun çok iyi bilincinde: Herhangi bir şey olduğunda Soma Holding patronu gibi işin içinden çıkabilir. Bizler de şunun bilincindeyiz ve olmalıyız bizim canımız patronun işlerinden daha değerli. Ama şu anda fabrikada örgütlü olmadığımız için bir karşı duruş sergileyemiyoruz. Belki de yarın çok geç olacak. Ölmek istemiyorsak bugünden örgütlenmek ve patronlara iş güvenliği önlemlerini aldırmak için bir araya gelmek zorundayız.
Başta da dediğim gibi ölüm ve yaşam arasında bir çizgideyiz. Bu çizginin kalınlığını bizim örgütlülüğümüz belirliyor. Soma gibi faciaların yaşanmaması benim, senin, onun yani bizim ellerimizde. Her birimiz kendi fabrikalarımızda başta bu durumla yüz yüze olan ben ve benim fabrikamdaki işçiler ve sizler örgütlenip, güçlenmediğimizde geliyorum diyen facialar gelecek ve olan yine biz işçilere olacak.
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
- Baret Bile Olmadığı İçin!
- 28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Gününden 1 Mayıs’a
- Çıraklık Okulları ve Örgütlenme İhtiyacı
Son Eklenenler
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...