1 Temmuz Pazar günü, Gebze Osman Hamdi Bey sahnesinde “Köle İbrahim Tuhaf Konuşuyor” adlı işçi tiyatrosunu ben UİD-DER’li bir işçi olarak heyecanla izlemeye koyuldum. Köle İbrahim oyunda diğer köleler gibi taş alıp taş verip taş koyuyor. Sonra Köle İbrahim’in başına taş düşüyor. Bakın sonra neler oluyor.
Köle İbrahim diğer kölelerin hiç alışık olmadığı sözler sarf ediyor. Gerçekten de diğer kölelere bu konuşmalar tuhaf geliyor. Köle İbrahim arkadaşlarına emek, ücret, sigorta, sendika ve örgütlülükten bahsediyor. Gerçekten de bu oyun tam da günümüze uyarlanmış; günümüz koşullarında uzun saatlerle ve düşük ücretlerle çalışan işçilerin sorunlarını açıkça yansıtıyor. Bizim Köle İbrahim’den ve arkadaşlarından ne farkımız var? Hiçbir farkımız yok. Çünkü köle İbrahim de uzun saatler çalışıyor ve tek mükâfatı yemek, yani aç karnını doyurmak. Günümüz şartlarında nasıl? Uzun saatler çalışıp, düşük ücret alıp, açlık sınırında yaşayabilmek. Ne kadar özgürüz? Cevabı: Hiç. Aslında bizler ücretli köleleriz.
Ne diyor Mecnun? “Mavi Gök kubbenin altında olan her şey bizim olmalı.” Taşı taş üstüne biz köleler koyuyorsak, toprağı biz işliyorsak her şey bizim olmalı diyor. Günümüzde de dünyadaki tüm değerleri tüm bedenimizle biz işçiler, emekçiler üretiyorsak, o zaman her şey yine bizim olmalı. Köle İbrahim gibi başımıza taş düşmesine gerek yok. Taş zaten kafamızda. Tek sorunumuz gücümüzün farkına varamamak. O gücü beraber kullanalım. Geçmişte ve günümüzde olduğu gibi bizlere dayatılan kölelik düzenine son verelim. ÖRGÜTLÜYSEK HER ŞEYİZ, ÖRGÜTSÜZSEK HİÇBİR ŞEY!