1988’den bu yana geçen 25 senenin ardından Basın-İş Sendikası’nda örgütlü Darphane işçileri yine bir Temmuz sıcağında taleplerinin kabul edilmesi için greve çıktılar. Grevin 3. günü olan 11 Temmuzda eski Tekel binasının yanındaki Damga Matbaası önüne, grevci işçilerin grev çadırına destek ve dayanışma için gittim.
Daha önce grev ve direniş yaşamış, ardından sınıf dayanışmasını tüm cihanda örmek için mücadele eden Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi bir işçi olarak ziyaretimde, grev ve direnişlerde desteğin ve dayanışmanın, deneyimleri paylaşmanın önemi üzerine grevci işçilerle sohbet ettik. Grev, grev yerinin örgütlenmesi gelecekte yaşanacak grev ve direnişler açısından da çok önemlidir. Bu nedenle yaşadığım grev deneyimini kendileri ile paylaştım.
79 gün süren Tekel direnişini yaşamış işçilerden biri “Biz 79 gün süren Tekel direnişindeki anılarımızı birbirimize anlattığımızda bazen ağlıyoruz. Bazen de gülüyoruz. Mücadele içerisinde çok despot insanlarla karşılaşıp onlara karşı mücadele etmek zorunda kalacağız. Ben oruçlu ağzımla fabrikaya abdest almak için girmek istedim. Bıraktık içeri almalarını bir şişe su bile verdirmediler. Neymiş? ‘Yasak almayın demişler.’ Biz yıllardır bu kurumda çalışıyoruz. Çadırda gece nöbeti tuttuğumuzda karanlıkta kalıyoruz. İçeriden buraya elektrik veremezler mi? Vermesinler. Biz ihtiyacımız olan şeyleri dayanışma içerisinde çözeriz. Çadırı ve etrafımızı düzenli tutmamız lazım” diyerek yaşadıklarını anlattı.
Grevci işçiler grev yerinde yalnız değillerdi. 15 günlük bebekten, küçük yaştaki işçi çocuklarına, eşlerine, arkadaşlarına kadar birçok insan vardı. Küçük işçi çocukları başlarında sendikanın şapkası, grev çadırında ve “Bu İşyerinde Grev Var” pankartının önünde fotoğraf çektiriyorlardı. Bu küçük işçi çocuklarının anne-babalarının çalıştığı fabrikada, işçilerin talepleri kabul edilmediği için 9 Temmuz 2013’te greve çıkıldı. Aynı Darphane’de bundan 25 sene evvel yani 1988 yılında çalışan işçiler greve çıkmışlardı. Bugünün greve çıkan Darphane işçilerinin çok büyük bölümü o tarihte annesi babası işçi olan birer çocuktular. O günün işçi çocukları bugün birer işçi olmuş ve greve çıkmış, grev çadırındalar.
Vedalaşmak için kalkacağım sırada grevci işçilerden biri kırmızı kapaklı büyük ve kalın bir defter getirdi. “Grevimiz için düşüncelerini yazmak istemez misin?” diye sordu. Defteri aldım. Defterin üzerindeki tarih 23.06.1988’i gösteriyor. Yaşı 32 olan bir işçi “ben o zaman 7 yaşındaymışım” diyerek deftere baktı. Defterde, Basın-İş Sendikası Darphane’de greve çıktığında destek ve dayanışma için gelen işçilerin, işçi örgütlerinin ve işçi sınıfının mücadelesinin gerçekten yanında olan dostlarının yazdıkları vardı. Defterin boş sayfalarına ise şimdiki grev için duygu ve düşünceler yazılmıştı.
Ben de UİD-DER’li bir işçi olarak Darphane işçilerinin grevinin başarıya ulaşması ve bir deneyim bırakması için düşüncelerimi yazdım. “Merhaba grevci Darphane ve Damga Matbaası işçisi kardeşler. Bugün grevinizin 3. günü. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği üyesi bir işçi olarak bu haklı ve meşru mücadelenizi en içten duygularımla destekliyor ve verdiğiniz mücadelede yanınızda olacağımızı belirtiyorum. Sevgili işçi kardeşler, işçi sınıfının mücadele tarihi içerisinde öne çıkmış çok önemli bir söz var: GREV İŞÇİ SINIFININ OKULUDUR. Greve çıkan her işçi bu grev okulunda çok önemli bir değişimle karşılaşır. Kimlerin gerçek dost, kimlerin sahtekâr olduğu yaşayarak öğrenilir. Sizlerin de çıktığınız bu grev sürecinde öğreneceğiniz çok şey olacaktır. Grev yerinin bayram yeri olması ve tıpkı hayatın her alanında olduğu gibi işçi disiplini içerisinde olması için bir işbölümü temelinde davranmanız esastır. Grevinizin sonunda, sizden sonra grev ve direniş yaşayacak işçilere olumlu bir grev deneyimi bırakmanız dileğiyle… Başarılar.”