1 Eylül Dünya Barış Günü dünyada ve Türkiye’de çeşitli mitinglerle kutlandı. Bizler de UİD-DER’li işçiler olarak miting alanında yerimizi aldık. Otobüslerle hep birlikte miting alanına doğru giderken sloganlarımızı çalıştık, mitingin önemi üzerine sohbet ettik.
Yürüyüşe başlamadan önce kırmızı önlük ve şapkalarımızı giyerek kortejimizi oluşturmaya başladık. Her mitingde olduğu gibi yine “kıpkızıldı” kortejimiz. Yine sloganlarımızı atarak bir süre bekledikten sonra yürüyüşümüz başladı. Bir işçi derneği olan UİD-DER’e yakışan bir örgütlülük ve disiplinle yürüyor, görenlerin oldukça ilgisini çekiyorduk. Yürüyüş boyunca “Ortadoğu’ya Barış Halklara Özgürlük!”, “Kapitalistler İçin Dökecek Kanımız Yok!”, “Kürtlere Özgürlük, Kurdara Azadi!” ve “Siyasal Baskılara Son, Baskılar Bizi Yıldıramaz!” sloganlarını haykırdık. Ortadoğu’da süren emperyalist paylaşım savaşlarına ve özellikle Türkiye’de, Kürt halkına karşı devam eden haksız savaşa karşı sloganlarımızı haykırdık. Mitingde Kürt anaları artık çocuklarının ölmesini istemiyor, onurlu bir barıştan yana olduklarını ifade ediyorlardı.
Hiçbir ana çocuğunun ölmesini istemez. Ama sormak gerekiyor neden asker anaları bu mitinglere katılmıyor? Çünkü patronlar sınıfının yönetim aygıtı olan devlet, bilinçli olarak kitlelere milliyetçilik duygusu aşılıyor ve çocuklarının ölümünün vatan için olduğu yalanını belleklere kazıyor. Sonuçta ölen askerler de yoksul işçi ve emekçi sınıfının çocuklarıdır. Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. AKP dindarlığı kullanıyor. Din kardeşliğinden dem vuruyor. İslam dininin başkalarının ezilmesine karşı olduğunu söylüyorlar. Ama Kürtlerin hakları yok sayılıyor. Madem Müslümanlıkta eşitlik var, Kürt halkına yapılan adaletsizlik ve zorbalık neden?
Milliyetçilik öyle bir şey ki, halkların kardeşliğinin ötesine geçiyor ve büyük bir Müslüman kesim bile Kürt halkına yapılan zulme göz yumuyor. Hatta “hak ettiklerini” düşünüyor.
Dünyada ve Türkiye’de yürütülen savaşlar işçi sınıfının savaşı değil patronlar sınıfının daha fazla kâr etme savaşıdır. Ama karşı karşıya gelmeye zorlanan ve savaşlarda ölenler de işçi sınıfının çocuklarıdır. Bu yüzden uyanık olmalı ve bizi birbirimize kırdıranlara karşı örgütlenerek sınıf mücadelesini yükseltmeliyiz.
Aslında biz, bir insanın düşman olup olmadığına hangi ülkeden, hangi milletten veya hangi ırktan olduğuna bakarak değil, işçi sınıfından mı, yoksa işçi sınıfını ezerek ve sömürerek zenginliğine zenginlik katan patronlar sınıfından mı olduğuna bakmalıyız. Gözümüzün körleşmesine izin vermemeli, doğru yerden bakmalı ve kiminle savaşacağımızı iyi bilmeliyiz.