UİD-DER’in internet sitesinde yer alan İşçinin Kürsüsü bölümündeki 1 Mayıs mektuplarına bakarken biri çok hoşuma gitti. Genç bir kadın işçinin mektubunda adeta kendimi gördüm. Cümleleri sanki ben mısralara dökmüşüm gibi bir hisse kapıldım. “Patronların tatil ilan ettiği bir gün değil 1 Mayıs” diyordu. Evet, haklıydı. 1 Mayıs bizim günümüz, biz işçilerin mücadele günü! Patronlar mücadele günlerini kendi menfaatleri için başka yönlere çekebiliyorlar. Bu yönden 8 Mart gibi 1 Mayıs’ı da istismar ediyorlar. 8 Mart da onların söylediği şekilde kadınların değil, emekçi kadınların günüdür. Hediye almak için ortaya çıkan bir gün değil, daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için mücadele edip bedeller ödeyen işçilerin günüdür 8 Mart.
Baskıların, dayatmaların, bozuk düzenin işçinin coşkusunu bozamadığından bahsediyordu işçi kardeşim. Evet, zaten örgütlü olan bir işçiyi hiç bir kuvvet yıldıramaz. Ben de onun gibi karnımda bebeğimle katıldım 1 Mayıs'a. En büyük arzum ona mücadele ruhunu aşılamak ve daha iyi bir dünyanın mümkün olduğunu göstererek işçi sınıfının safında yer almasını sağlamak.
“Yürürken biz, yürürken, daha güzel günleri getiririz,
Kadınların yükselişi insan soyunun yükselişi demektir.
Köle gibi çalışma ve aylaklık yok, on kişinin çalışıp bir kişinin yattığı,
Paylaşalım yaşamın görkemini: Ekmek ve güller, ekmek ve güller.”
Burjuvazinin amacı kadını sınırlı bir alanda tutmak, onu sürekli ekonomik bağımlılığa, toplumda köle olmaya ve aşağılanmaya itmektir. Biz emekçi kadınlar olarak iki kat daha fazla ezildiğimiz bu sisteme karşı mücadelenin içinde, en ön saflarında yer almalı ve yaşamın olduğu her yerde savaşmalıyız.