Bu düzende patronlar sınıfı daha çok zenginleşirken işçi sınıfı giderek yoksullaşıyor. İki sınıf arasındaki uçurum günden güne büyüyor. İşçi sınıfının geçmişte birçok bedel ödeyerek elde ettiği hakları dünyanın her yerinde elinden alınmaya devam ediyor. İş saatleri uzuyor, çalışma koşulları zorlaşıyor. Fabrikada işçiler günden güne gelişen teknolojilerle hızlanan makinelerle yarışır hale getiriliyor. Üretimin kapasitesi artıyor, patronların kârları artıyor, ama sıra işçilerin ücretlerine geldiğinde işçilerin ücretleri düşüyor. Sınıf mücadelesinin daha ileri olduğu dönemlerde işçi sınıfının aldığı ücretler daha yüksekti. İşçiler sendikalı oldukları için birçok sosyal hakka da sahiptiler. Örgütlü oldukları için herhangi bir haklarının ellerinden alınması karşısında hep birlikte ayağa kalkıp haklarına sahip çıkıyorlardı.
1886’da 8 saatlik işgününün kabul edilmesi için ayağa kalkan Amerikalı işçiler 8 saatlik işgününü verdikleri mücadele sonucunda yasalara geçirdiler. 1 Mayıs İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olarak tarihe geçti. Dünyanın her yerinde rengi, dili, dini fark etmeksizin işçi sınıfının aynı anda alanlara çıktığı ve hakkını aradığı bir gündür 1 Mayıs. Bugünse geçmişte işçi sınıfının bedel ödeyerek elde ettiği 8 saatlik işgünü fiilen ortadan kalkmış durumda. Fazla mesailerle birçok işyerinde çalışma süresi 12 saati buluyor. İşçiler aldıkları ücretlerle geçinemedikleri için fazla mesailerle maaşlarını biraz olsun arttırabilmek için uzun saatler çalışmaya razı gelmek zorunda kalıyorlar. İşçi sınıfının 8 saatlik işgününe sahip çıkabilmesi için birlik olup hakkını araması gerekiyor. İşçi sınıfının 1 Mayıs’ına ve 8 saatlik işgününe sahip çıkabilmesi için birlik olup mücadele etmemiz gerekiyor.