Geçtiğimiz Ağustos ayında Amerika Birleşik Devletleri’nde bir polis, siyahî bir genci sokak ortasında katletmişti. Michael Brown adlı genç, sadece Ferguson’un yoksul siyahî emekçilerinden biri olduğu için kafasına sıkılan polis kurşunuyla öldürülmüştü. Bu olayın ardından hem siyah hem de beyaz Fergusonlular sokaklara dökülmüş bu cinayetin hesabının sorulmasını istemişlerdi. Fergusonlular içine itildikleri zor yaşam koşullarına, ayrımcılığa ve baskılara haftalar boyunca isyan etmişlerdi. ABD’li egemenlerin hizmetindeki polis ise katliamlarına devam etmiş bu durum tepkileri daha da arttırmıştı.
9 Ağustosta 18 yaşındaki Brown’un öldürülmesinin ardından, bu kez 10 gün sonra 23 yaşında engelli bir siyahî genç daha polis tarafından katledildi. Birkaç gün önce bir cinayet daha işlendi. 12 yaşındaki Tamir Rice, parkta oyuncak tabanca ile oynuyordu. İhbar üzerine polis parka geldi. Küçük çocuk polis arabası olduğunu bilmeden araca yaklaşırken vuruldu. Siyah ve yoksul bir mahallede yaşıyor olması suçlu olarak kabul edilmesine ve ihbar edilmesine, o dakikada olay yerinde, sorgusuz sualsiz katledilmesine yetmişti. 12 yaşında olsa bile!
ferguson-03.jpg [2]
Bu cinayetlerin ardından Amerikan halkının öfkesini daha da arttıran bir gelişme oldu. Yüksek Mahkeme, Michael Brown’u vuran polisin yargılanmaması kararı aldı. Cinayet günü zaten daha hiçbir inceleme yapılmadan, deliller toplanmadan Brown’u vuran polise ellerini yıkaması, silahındaki kanı temizlemesi izni verilmişti. Siyah yoksulları öldürmek onlar için çok da büyük bir sorun değildi! Ama Amerikan yoksulları, işçi ve emekçileri elbette farklı düşünüyorlar. Onlar için Michaellerin, Tamirlerin yaşamı değerli! Onlar ellerinde “siyahların yaşamı önemlidir” dövizleri taşıyarak devletin katliamlar karşısındaki sessizliğine tepki gösteriyorlar.
Kararın ardından Ferguson kasabasının bulunduğu Missiouri eyaletinde başlayan gösteriler, ülkenin dört bir yanına yayıldı. Siyah ya da beyaz, ezilen ve sömürülen Amerikan emekçileri kitleler halinde sokaklara döküldüler. Polis, iki gün boyunca olayları bastıramayınca ordu göreve çağrıldı. Tanklar, ağır silahlarla donatılmış zırhlı askeri araçlar sokakları doldurdu. Ama bu baskı kitleleri sindirmeye yetmiyor. Amerikalı yoksullar Michael için, kendileri için ve tüm ezilenler için adalet istiyor. Kitleler, polisle çatışıyor, yolları, köprüleri kesiyor, meydanları işgal ediyor.
ferguson-11.jpg [3]
ABD, dünyanın süper gücü olarak tanımlanıyor. Sömürü düzeninde ancak işçilerin, emekçilerin kanı ve canı üzerinde süper güç olunabiliyor. Bir tarafta dünyanın en büyük servetine sahip bir avuç insan, öte tarafta açlık ve baskı altında tutulan yığınlar var. Ferguson’dan tüm ülkeye yayılan öfke ve eylemler, kapitalizmin yarattığı adaletsizliğe, sefalete ve çelişkilere yöneliyor. Kapitalizmin krizi ve derinleşen toplumsal huzursuzluk, dünyanın hegemon gücü olan ABD’nin egemenlerinin hiçbir sorunla karşılaşmadan düzenlerini sürdüremeyeceklerini ortaya koymaktadır. Uzun yıllardır ABD kapitalizminin biriktirdiği çelişkiler kendini siyah gençlerin katledilmesi üzerinden açığa vuruyor. Bu gelişmeler çok önemli ve tarihidir. ABD’de yükselecek mücadelenin olumlu anlamda tüm dünyayı etkilemesi ve işçi kitlelerini diğer egemenlere karşı harekete geçirmesi kaçınılmazdır. Elbette mücadele kapitalizmin temellerine yönlendirilmelidir. Siyahlar, beyazlar, kadınlar, çocuklar, gençler, kısacası ezilen ve sömürülen tüm işçi-emekçi kitleler egemenlerin oyunlarını ellerinin tersiyle itip kapitalizmi alaşağı etmek için ileri atılmalıdırlar.