Emekçi kadın, içinde yaşadığımız sömürü sisteminde çifte ezilmişlik yaşıyor. Kadın emeği ucuz emek olarak görülüyor ve çoğu zaman bu yüzden tercih ediliyor. Kadınlar erkeklerle aynı işi yapıp daha az ücret alıyor. Emekçi kadınlar, işyerlerinde ağır şartlarda çalıştırıldıktan sonra yorgun argın eve dönüp, evdeki mesaisine başlıyor. Ev işleri ve çocuk bakımını da üstlenen kadın, aşırı yük altında eziliyor. Kadın ne çalışma yaşamından ne de geleneksel rollerinden uzaklaşabiliyor. Uzun çalışma saatlerinde, gece vardiyalarında yıpranıyor, psikolojisi bozuluyor, sağlığını kaybediyor.
Çifte ezilmişlik emekçi kadınların kaderi sayılıyor. Bir yandan erkek egemen zihniyetin baskısı, işyerinde patronun sömürüsü ve baskısı var. Kadın, parasını kazanmaya başladığında erkekten bir derece özgürleşme şansı yakalıyor. Bu özgürlüğü, eşiyle ve çocuklarıyla birlikte geçirdiği zamandan çok daha fazlasını işine ayırarak elde ediyor. Emekçi kadının elde ettiği bu hak, eşiyle birlikte ücretli kölelik koşullarını paylaşma hakkıdır. Dolayısıyla kadının görüp görebileceği eşitlik sömürüde eşitliktir. Kadınlar işyerlerinde daha düşük ücrete ve daha fazla baskı ve aşağılanmaya maruz kaldığı için bu eşitlik bile tam olmuyor.
İşçi kadınları yakından ilgilendiren sorunların başında düşük ücretler, ulaşım, doğum izni, işyerine kreş, emzirme odası olmaması, gece vardiyası, iş saatlerinin kısaltılması gibi sorunlar geliyor.
Kadın sorununun çözümü hukuksal eşitlikle, eğitimle vb. sağlanamaz. Kapitalizm, aşağılanan, ezilen, ayrımcılığa uğrayan işçi kadının yükünü, ücretli kölelikle katmerleştiriyor. Bu nedenle emekçi kadının özgürlüğü, sorunlarının çözümü kendi sınıfında, kadınıyla, erkeğiyle omuz omuza örgütlü mücadelesindedir.
Emekçi Kadınlar Sınıf Mücadelesine!