Bizler metal fabrikalarında çalışan işçiler olarak, önemli dönüm noktalarından birini 2015 yılında yaşadık. Bizler buna “metal fırtınası” diyoruz. Türk Metal’in örgütlü olduğu birçok fabrikada işçiler, TM’den istifa ettiler. Bursa’daki metal fabrikalarında başlayan istifalar; İzmit, Ankara, Kocaeli, İstanbul’a ve başka şehirlere kadar sıçradı. Biz işçiler neden Türk-Metal’den istifa ettiğimizi tekrar hatırlayalım, hatırlatalım. Çünkü biz işçilerin hafızası maalesef çok iyi değil. Üç yıllık sözleşmeden vazgeçilmesini, atama usulüne son verilerek işyeri temsilcilerimizin demokratik bir şekilde bizler tarafından seçilmesini ve eylemlerden ötürü kimsenin işten atılmamasını istedik. Neden bu talepleri dile getirdik? Çünkü biz işçiler fabrikalarımızda ufacık bir eleştiride bulunsak işten atılmakla tehdit ediliyorduk. Hele ki temsilci arkadaşlara bir talepte bulunduğumuzda ertesi gün işten çıkarılıyorduk. Adı sendika ama gerçekte mafya örgütlenmesi olan bir yapı vardı başımızda, kendi haklarımızı bile dile getiremiyorduk. Bu yüzden biz yaşadığımız sorunlara son vermek için mücadeleye giriştik ve başımızdan bu gangsterleri attık. Şimdi başarı kazandığımız fabrikamızda, bizim seçtiğimiz ve taleplerimizi ilettiğimiz temsilcilerimiz var. Şu anda işçiler olarak temsilcilerle sorunlarımızı konuştuğumuzda işten atılma veya tehditle karşılaşmıyoruz.
Bunları şu nedenle hatırlatıyorum. 16 Nisanda yapılacak referandum ile başkanlık sistemini onaylatmaya çalışıyorlar. Biz eski Türk Metal üyesi işçiler olarak, yaşadıklarımızdan demokratik olmayan bir sendikanın, her şeyin patronların yanında olan bir başkanın iki dudağı arasında olduğu bir yönetim biçiminin ne anlama geldiğini ve bizlere ne bedeller ödettiğini gayet iyi biliyoruz. İşçilerin hiçbir söz hakkının olmadığı yönetimler biz işçi sınıfına her zaman daha kötü koşullar getirdi. Biz işçiler yaşadıklarımızı unutmayalım. Bizlerden ülkeyi tek başına yönetecek, Meclisi devre dışı bırakacak, şu ya da bu biçimde bizim fikrimizin sorulmayacağı otoriter tek adam rejimine onay vermemizi istiyorlar. Bizler demokrasinin olmadığı yerde ne bedeller ödendiğini bilen metal işçileri olarak, iki sene önce başlayan metal fırtınayı tekrar estirmeliyiz. Biz metal işçileri olarak demokratik taleplerimize sahip çıkmalıyız. Nasıl ki Türk Metal’in otoriter yönetim anlayışına karşı çıktıysak, tek adam rejimine de karşı çıkarak referandumda “hayır” demeliyiz.