Bizler Türk Metal Sendikasına üye işçileriz. TİS ile ilgili konuşuyoruz sık sık. Türk Metal, düzenli olarak Vardiya adında bir gazete dağıtır işçilere. Bu gazetenin son sayfasında, toplu sözleşme taslağıyla ilgili 8 madde var. Çay molasındayken, işçi arkadaşlarımızdan biri bunları yüksek sesle okumaya başladı:
Varan 1 tamamlayıcı sağlık sigortası; işçiler, herhangi bir sağlık sorun yaşadıklarında 400-500 lira ceplerinden çıkmadan bu hizmetten yararlanabilecekler. Varan 2 banka promosyonu; bankadan alınacak para, sözleşme maddesi haline gelecek. Varan 3 kıdem tazminatı; kıdem tazminatı 30 gün üzerinden sözleşmeye yazılacak. Varan 4 hafta tatili Pazar günü; sözleşmeye pazar tatil günüdür yazılacak. Varan 5, varan 6, varan 7, varan 8 diye devam ediyor liste.
Arkadaş okumayı bitirdikten sonra bazı isçiler coşkuya kapılarak alkışladılar. Bir işçi arkadaş “seçim vaadi gibi mübarek, şuna bak ya” dedi. Sonra muhabbet daha önceki toplu iş sözleşmelerine geldi. “Yahu bunlar daha önceden %7’lere imza atıyorlardı. Ne oldu da şimdi böyle oldu kafam almıyor?” dedi bir işçi arkadaş. Sonra “metal fırtına” olayına değindik. İşçilerin bu süreçte temel istekleri vardı. Bunlardan biri de düşük ücretlerdi. Ve binlerce işçi bu süreçte Türk Metal’den istifa etti. Patronlar bu işten ders çıkardı. Türk Metal ders çıkardı. “Biz işçilerin de bu süreçten dersler çıkarması gerekiyor” biçiminde devam etti konuşmalar.
Başka bir arkadaş “hatırladınız mı 7 Haziran seçimlerinde muhalefet partileri asgari ücrete zam yapacaklarını söylemişlerdi. Hükümetse bu zamların bütçeyi batıracağını söylemişti. Seçimler yapıldı. Hükümet istediği oyu alamadı. Tekrarlanan 1 Kasım seçimlerinde hükümet asgari ücrete yüksek zam vaadinde bulundu. Türk Metal’in durumu da biraz ona benziyor”. Derken iş saati geldi. Biz fabrikada hemen her molada bu konuları konuşuyoruz. Şimdilik bir yere varabilmiş değiliz. Bakalım onlar varacak mı?
Ortaya çıkan sonuç şu: Demek ki işçi-emekçiler haklarını talep ettiğinde, tepki örgütlediğinde, gücünü kullanabildiğinde ilerlemeler kaydedebiliyor. “Metal fırtına” ve 7 Haziran seçim sonuçları bize bunu gösteriyor. Ancak haklarımızı örgütlü ve mücadele ederek almalıyız, korumalıyız. Bunun için de örgütlenmeli ve toplu sözleşmelerde söz sahibi olmalıyız. Bunun örneği çok uzakta değil, daha önceki deneyimlere bakmamız yeterli. 12 Eylül öncesinde işçiler örgütlü ve güçlüydüler. Taleplerimizi kabul ettirebilmemiz için onlar gibi örgütlü olmamız gerekiyor. Tek yapmamız gereken birlik olmak, haklarımızı bilmek, yanı başımızdaki arkadaşımıza güvenmek. Çünkü gücümüz birliğimizden gelir!