Uzun çalışma saatleri, krizle beraber iyice eriyen ücretler, iş cinayetleri, işsizlik, televizyonlardan izlediğimiz cinnet haberleri… Bu sistem yaşamlarımızı çekilmez kılıyor, umutlarımızı bir cenderenin içinde yok ediyor. Hele ki tek adam rejiminde tek bir sözle yasaklanan grevler, krizden kaynaklı iflas eden işyerleri, ücretleri ödenmeyen işçiler, işsizler ordusuna her gün eklenen yüzlerce yüz. Sorunlarımız saymakla bitmez. Bu karanlık tabloya rağmen örgütlü işçiler umutlarını asla kaybetmezler ve yaşadıkları her yere taşırlar bu umudu.
Kaldığım apartman 12 dairelik eski bir bina. Apartmanda yaşayanların bir kısmı işçi, bir kısmı da fabrikalardan emekli. Dolayısıyla bizi bir araya getirecek önemli bir ortaklığımız var. Yaklaşık 6 yıldır bu binada yaşıyorum. İlk üç sene boyunca birbirimize sadece selam verirdik. Sonra meşhur apartman toplantılarına ben de katılmaya başladım. Toplantılara çoğunlukla kadınlar katılıyordu. İlk toplantıdan sonra birbirimizle kaynaşmaya başladık. Sonra “gün” yapmaya başladık. Hemen gülmeyin, bu “gün”ler sıradan, dedikodu günleri değil; sorunlarımızı konuştuğumuz, Türkiye gündemini tartıştığımız toplanmalar. Ayrıca bu kadar farklı yörenin kadınlarını kardeşleştiren anlamlı adımlar. Geçen hafta benim evimde bir araya geldik. Herkes evlerinde yaptığı keki-böreğini alıp heyecanla içeri girdi, çünkü o gün farklı olarak film izleme kararı almıştık. Daha öncesinde de filmle ilgili kısaca konuşmuştuk. Tavşankanı çaylar eşliğinde “Brukman Kadınları” belgeselini izlemeye başladık.
Belgeselde Arjantin’de yaşanan 2001 krizi ve Brukman fabrikasına el koyup üretimin yönetimini ellerine alan kadınlar anlatılıyordu. Belgeselde olaylar geliştikçe tabi yorumlar da yapılmaya başlandı. “Kız biz sokağa çıksak hemen gaz, cop, Tomalarla bizi linç ederler.” Bir diğeri “tek başına olmaz o iş, hep birlikte yapmak lazım.” Belgeseldeki polis müdahalesini görünce “bak oradaki polisler de patronu koruyor.” Tekstil işçisi bir abla: “Aslında patronlara gerek yok ki. Ben yıllardır çalışıyorum daha patronumu bir kez görmedim. Zaten bak patron olmayınca da üretime devam edilebiliyor.” Ve belgesel bitince çayları tazeleyip, güzel bir sohbete başladık. Bir süre işyerlerimizde yaşadığımız sorunlarımızdan bahsettik. Ekonomik kriz ve hayat pahalılığından örnekler üzerinden epeyce konuştuk. Brukman Kadınları karanlıkta bir ışık oldu biz kadınlara. Saatler su gibi akıp geçmişti. Bir başka günde görüşme dilekleriyle herkes evine dağıldı.