Merhaba dostlar. Size gecesini gündüzüne katarak çalışan bir kadının hikâyesini anlatacağım. İşçi Dayanışması’nın 108’inci sayısında İşçi Zengin Olabilir mi? [1] yazısını okudum ve ananemin hikâyesini paylaşmak istedim.
Anneannem gençliğinde zengin evlerine giden bir temizlik işçisiymiş. Günlük 2-3 eve temizliğe giden anneannem bir de eve gelince 3 çocuğuna bakarmış. Gelen misafirleriyle hep gençlik yıllarını konuşan anneannem geçen gün yine misafirine bunları anlatıyordu. “Biz süründük, 3 çocuğum rahat yaşasın diye yıprattık kendimizi” diyordu ve ekliyordu: “Ama nerde, elimizde bir evden başka bir şey yok, çocuklar da yine sürünüyor.” İşçiler bir ev, bir araba ile zengin olmanın hayallerini kurar ve bunlar için yıllarını verirler. Ancak gerçekler başkadır. Anneannemin yıllarca çalışıp zar zor almış olduğu ev bile rutubetiyle onları hasta ediyor. Şimdi neresinde bunun zenginlik? Çocukları ise anneannemin hayalindeki gibi rahat bir yaşam sürmüyor. Çünkü onlar da uzun saatler boyu çalışan ve kredi kartlarıyla ayın sonunu getirmeye çalışan birer işçiler.
İşçiler için adına kapitalizm dediğimiz bu sistemde rahat yaşamak mümkün değil. Bu sistemde işçiler ürettikleri her şeyden yoksundurlar. Büyük bir zenginlik vardır ancak işçiler buna ulaşamazlar. Ancak İşçi Zengin Olabilir mi? [1] yazısında da değinildiği gibi işçiler olarak hayal kuracaksak eğer, her şeyi kardeşçe paylaşabildiğimiz, sömürünün olmadığı bir toplumun hayalini kuralım ve tüm gücümüzle bunun için mücadele edelim!