Fabrikada birlikte çalıştığım ablayla “referandumda evet mi hayır mı demeli” diye sohbet etmeye başladık. Abla bana “sen hayır diyeceksin ben de evet diyeceğim” dedi. Ben de ablaya “vardiya çıkışı dışarıda hem çay içelim hem de sohbet ederiz” dedim. Çay içerken ablaya oylanacak 18 maddeyi bilip bilmediğini sordum. Abla “bilmiyorum, okumadım” dedi. Ben de ablaya maddeleri okumaya başladım. Abla o güne kadar içeriğini bilmediği maddeleri duyunca çok şaşırdı, inanamadı. Abla şöyle dedi: “Ama ben Erdoğan’ı çok seviyordum. Her gün dua ediyordum. Ben yıllarca arka perdeyi hiç görmemişim.” Kendi evinden örnek verdi. “Evde her şeye ben koşuyorum, çocuklara ben bakıyorum. Uykusuz işe geliyorum, mutfaktan çıkamıyorum. Sonra da kocam gelip bu evin diktatörü benim diyecek, peki benim o evdeki söz hakkım ne olacak? Ayağım da kırılsa gidip hayır diyeceğim.” Ablanın dediği gibi biz arka perdeyi görmüyoruz. Oysa bizlerin elimizden her şeyi alan tek kişiye dur dememiz gerekiyor. İşçileri hiçe sayan bu düzene HAYIR diyoruz!