Geçen gün bir arkadaşımla karşılaştım. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Biraz sohbet ettikten sonra nerede çalıştığımı sordu. Şehir hastanesinin şantiyesinde çalıştığımı söyledim. “Yahu sen sağlık bölümünden mezun değil misin, şantiyede ne işin var?” dedi. Ben de “arkadaşım, ben temelden başlıyorum!” diyerek şakayla karışık durumu anlattım.
İşin şakası bir yana, biz gençlerin durumu hiç iyi değil. Yıllarca emek veriyoruz. Emekçi anne babalarımız bizi okutmak için en zor şartlarda gece gündüz çalışıyorlar. Ama hayatın gerçekleri acı ve bizi “teğet” geçmiyor. Sonunda işsizlik denizinin ortasında buluyorsun kendini. Kendi alanında iş bulamadığın için başlıyorsun başka yerlerde iş aramaya. Es kaza bir iş buldun diyelim. Bu defa da işyerindeki arkadaşlarının neşe kaynağı oluyorsun. Üniversite mezunu olduğunu öğrenince başlıyorlar çapraz sorguya: “La kardeş, sen bunca yıl benim gibi toz toprak içinde çalışmak için mi okudun, kendi alanında çalışaydın ya? Essahtan bulamadın mı kendi okuduğundan bir iş neyim?” Bazıları ise “iyikine okumamışız, yoksa maazallah senin gibi işsiz kalırdık” diyorlar.
Mesai arkadaşlarım gibi pek çok kişi, üniversiteyi bitiren herkesin kendi alanında iş bulabileceğini düşünüyor. Fakat bu düşünce gerçeklerle uyuşmuyor. Yüz binlerce genç üniversiteyi bitirdikten sonra yıllarca atama bekliyor. Atamalar ise çok az yapılıyor ve üniversite mezunu sayısı da gün geçtikçe artıyor. Milyonlarcası üniversite mezunundan oluşan kocaman bir işsizler ordusu oluşuyor. Elbette bu işsizler ordusu da patronların işine yarıyor. Çünkü işsizlik; patronların işçileri, ağır çalışma koşullarına, düşük ücretlere, güvencesizliğe razı edecekleri kırbaç anlamına geliyor.
Peki, sorun bizim üniversite okumamızda mı? Tabi ki hayır. Biz emekçi çocukları da daha fazla eğitim almayı hak ediyoruz. Fakat kapitalizmde hem eğitim sistemi eşitsiz hem de okul bittikten sonra karşı karşıya kaldığımız gerçekler bize üniversite boyunca anlatılan pembe dünyadan çok farklı. Yaşadığımız tüm sıkıntılarda olduğu gibi asıl sorun, patronların doymak bilmeyen kâr hırsı. Suçu çok az işçiyle, çok az işçilik maliyetiyle çok fazla üretim yaptıran, işsizliği işçilerin ücretlerini düşürüp çalışma saatlerini yükseltmek için kullanan kapitalist kâr düzeni ve onun egemenlerinde aramak gerekiyor. İşsizliği yaratan şey kapitalizmin ta kendisidir. Kapitalizmde biz gençlere bir gelecek yok. Gelecek işçi sınıfının örgütlü mücadelesinde!