Çalıştığım işyerinde patronun çeşitli yasaklamalarına maruz kalıyoruz. Fabrikaların çözülmeyen sorunlarının en başında tuvalet sorunu gelir. Eminim hepinizin yaşadığı bir sorundur. Bir gün şef gelip tuvalet saatleri dışında kimse tuvalete gitmeyecek diye duyurusunu yaptı. Tabi hemen birbirimizle konuşmaya başladık, haklı olarak herkes tepki gösterdi. Kimisi “yok artık altımızı bezleyelim”, kimisi “tuvaletin saati mi olur, ne diyeyim çişim şimdi gelme sonra gel mi diyeyim?”, kimisi de “beni bağlamaz, ben zaten tuvalete gitmiyorum” dedi. O gün öyle geçti gitti.
Bir gün yine dolaplarımızın odasının kapısını kilitlediler, “kimse dolaplara paydos dışında giremez” denildi. Biz de pasif bir şekilde kendi içimizde tepkimizi koyduk: “Olur mu öyle şey? Kadın ağırlıklı bir yer burası, ihtiyaçlarımız oluyor gerektiğinde inerim arkadaş!” dedik. “Beni bağlamaz diyenler” oldu yine, “ben zaten dolaplara inmiyorum ki ihtiyaçlarımı cebimde gezdiriyorum” diyenler.
Yemeklerimiz kötü çıkıyor, yemeği alıyoruz ama yiyemiyoruz. Birisi “gidip söyleyelim. Bu böyle olmaz, aç kalıyoruz” dedi. Hemen biri atladı: “Beni bağlamaz, ben zaten yemek yemiyorum” dedi. Bir kadın arkadaş, “zıkkımın dibini ye, yeter ya! O beni bağlamaz, bu beni bağlamaz, ne seni bağlıyor arkadaşım? Seni bağlayan şeyi söyle de biz de bilelim. Tutturmuşun beni bağlamaz, bağlıyor arkadaş hem de her şey seni bal gibi bağlıyor. Sanki uzayda yaşıyoruz, biz insanız desek ‘ben zaten insan değilim’ diyeceksin” diye onu azarladı. Arkadaş haklıydı çünkü işçiler olarak kolaya kaçıp “şu beni bağlamaz, bana ne, ben zaten yapmıyorum, ben zaten etmiyorum” diyebiliyoruz. İşte her şeye bir bahane olunca patronların da işine geliyor. Biz insanız insan gibi çalışmak, yaşamak hepimizin hakkı, insan gibi de muamele görmek istiyoruz. Bunun için de işçiler olarak sorunlarımız aynı ve hepimizi bağlıyor.