Kapitalizm her geçen gün biraz daha çürüyor. Bu çürüme gerçekleşirken işçi ve emekçi kitleleri de derinden etkiliyor. Toplum alabildiğine yozlaştırılıyor. Ve böylesi köhnemiş bir düzende insanlığını yitirmeden kalabilmek için sıkı bir mücadele yürütmek gerekiyor.
İnsani değerlerin içi boşatılıyor, insanın toplumsal bilinci köreltilmeye çalışılıyor. Örneğin; insan hayatta birine güvenmeden, dost olmadan ya da başkalarıyla dayanışma içinde olmadan ayakta kalamaz. Aslında tam da bunları yaptığımızda insan oluruz, karşımıza çıkacak her türlü zorlukla da baş edebiliriz. Ancak böyle bir durum egemenlerin işine gelmez. Çünkü biz işçi sınıfı olarak ne kadar çok parçalanır, dağılır, atomize olursak o kadar güçsüz ve sinik oluruz. Yıllardır “bu devirde babana bile güvenmeyeceksin” sözünü pompalayarak bizleri yanı başımızdakilere düşman etmeye çalışmaları boşuna değil. Egemenler örgütsüz, dağınık, başıboş bir işçi sınıfı isterler. Böylece meydan onlara kalır. Onlar da işçilerin yarattığı zenginliğe rahatça el koyarlar, yağmalar, talan ederler. İşçiyi yalnız, bir başına olduğuna inandırmak için her yalanı söyler, her oyunu oynarlar. Tıpkı şairin dediği gibi;
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü milyonlar
Milyonlarcaydılar ve tek başınaydılar
Bu arada birileri
Onlar adına
Karar vermekteydi
Tek başına olduklarını sananlar
Topluca ortadan kaldırıldılar...
Biz işçi sınıfıyız. Biz milyonlarız. Adı başka, rengi başka, dini başka, dili başka olsa da milyonların bir araya getirdiği koca bir sınıfın evlatlarıyız. Bizden önceki işçi kuşaklarının sömürüye, zulme karşı sınıfsız bir dünya özlemiyle yürüttükleri görkemli mücadele tarihimize sahip çıkıyoruz. Dünya işçi sınıfının en önemli mirası olan 1 Mayıs geleneğini yaşatmak, dayanışmayı ve sınıf mücadelesini büyütmek boynumuzun borcudur diyoruz.