Merhaba arkadaşlar. Kadın işçi arkadaşlarımızla birlikte “Brukman Kadınları” isimli belgeseli izledik. Belgesel Arjantin’de geçiyor. 2001 krizini bütün çıplaklığıyla anlatıyor. O yıllarda dünyayı sarsan kriz Arjantin’i de vurmuştu. Patronlar işçilerin maaşlarını vermeden, arkalarına bakmadan kaçmışlardı. İşçiler bir sabah fabrikaya geldiklerinde kimseyi yerlerinde bulamamışlardı. Ne patron, ne müdürler ne de insan kaynakları vardı. Hepsi de fabrikayı bırakıp kaçmışlardı. İşçiler patronlarının geri dönüp ücretlerini vermesini ve onları evlerine göndermesini bekliyorlardı. Fakat patronlar geri dönmediler. İşçiler de fabrikayı terk etmeyip kendileri yönetmeye karar verdiler. İlk başlarda “nasıl yapacağız?” diye bir korku girdi yüreklerine ama daha sonra kendi güçlerinin farkına vardılar. Artık onlar da biliyorlardı o ürettikleri ceketler nasıl satılır ve ne kadar kâr getirir. Onlar artık hem üretiyor hem de yönetiyorlardı.
Kadınların sayısı daha fazlaydı fabrikada. İşten eve evden işe gider gelirlerdi. Önceleri siyasetten uzak duran kadınların ayakları daha sağlam basıyordu artık yere, işçiler sınıf kimliklerini bulmuşlardı. İşçi sınıfının siyasetini yapıyorlardı. Onlar için geri dönüş yoktu. İşçiler kararlıydı, “biz artık yönetilmek istemiyoruz, yönetmek istiyoruz” diyorlardı. İzlerken hem duygulandık hem de içimizde öfke oluştu. Brukman işçileri patronlara ihtiyacımız olmadığını kanıtlamışlar. Bugün de yaşanan krizin faturasını biz işçilere ödetmeye çalışıyorlar. Hemen her gün bir fabrikada işçiler işten çıkarılıyor. Belgesel şunu gösteriyor: Krizin bedelini ödemek zorunda değiliz.