Köprü altı lokantaları
Ne de güzel yan yana dizilmişler
Ve masaların müşterileri kurulmuşlar
Müşteriler ki, cepleri şişkin, gözleri aç
Batırıyorlar çatalı ve kibarca kesiyorlar sıcak eti
Lokum gibi koca bir parça götürüyorlar ağızlarına
Ya da bir parça süsle servis edilmiş
İyi pişmiş balığı
Yalnız değil bu cebi şişkin beyler bayanlar
İşçiler de var
Ama masada değil onlar
Köprünün üstündeler, açlar
Aşağıda yemek yerken patronlarının aksine
Gözleriyle değil karınlarıyla
Ve üşüyorlar biraz soğuktan
Fakat daha fazla açlıktan ve yamadan
Görünmez olmuş ceketlerinden
Kokusu geliyor yemeklerin, patronlarının
Her lokmasında bir yerleri eksiliyor işçinin
Parmakları, kolları, bacakları, belki de canları
Patronlarının her lokmasında onlar da çiğneniyormuş gibi
Açıp kapatıyorlar ağızlarını ve yalnızca
Hayal ediyorlar kokusunu aldıkları etin
Ve işte geliyor düdük sesi
Fabrika, başlıyor ölüm saatleri
Ya bir demir düşecek öldürecek işçiyi
Ya da patron yiyecek yavaş yavaş etini