Merhaba dostlar. Sizlere bu mektubu tam on sene boyunca biriktirmiş olduğum güzel anıların derlemesi olarak yazıyorum.
Geçmişte daha 1 Mayıs’ın ne olduğunu bilmediğim zamanlarda şunu düşünürdüm: “İnsanlar neden bağırıyorlar?” Ta ki bilincimi kazanana değin. İlk 1 Mayıs’a gittiğim zaman ne amaçla orada olduğumu bile bilmiyordum. Ancak 1 Mayıs’ın üzerine konuşulanlar ve tarihsel olarak köklerinden bahseden arkadaşları dinledikçe anlamaya başlamıştım. 1 Mayıs’ın bir anlamı vardı. O gün ilk defa insan seslerinin yeri titrettiğine şahit oluyordum.
1 Mayıs’ların hepsinde UİD-DER kortejinde olduğumdan hep gurur duydum. Bunca tarihsel birikimin toplanarak bir yerde eyleme dönüşmesi ve bu kadar yetenekli insanların bir araya gelmesi asla tesadüf olamazdı. Geçmişten bugünlere uzanan mücadele geleneğinin temsilcileriydiler onlar. Tarihin gerektirdiği bu zorunlu görevi hiç gocunmadan omuzlayan fedakâr insanlardan biri olmak için çabalamak gerektiğini artık anlamıştım ve ben de elimden geleni yapmaya başladım.
Her 1 Mayıs çok önemlidir. Evet, UİD-DER ile katıldığım her 1 Mayıs çok güzel ve her 1 Mayıs’ın ayrı bir önemi var. Ancak bu yıl OHAL baskılarının olduğu bir dönemde 1 Mayıs kutlamalarına katılmak çok daha umut vericiydi. Burjuva medyanın haftalar öncesinde başlayan antipropagandalarına rağmen, insanlar 1 Mayıs alanına gelmekten geri durmadılar. Üstelik UİD-DER’li işçi aileleri kucaklarında çocukları ile alanda yerlerini almışlardı.
Her nereden bakarsak bakalım kortejimiz umut tomurcuklarını açtırıyordu yüreklerimizde. Kortejimizin en önünde yürüyen kadın komitemiz, emekçi kadınların mücadele için bir adım önde olması gerektiğinin çok güzel bir kanıtıydı. Yine kortejimizin işçi disiplini ve kararlı duruşuyla 1 Mayıs’ın tarihsel önemi bir kez daha vurgulanıyordu. Verdiğimiz mücadelenin bir yansıması ve özet niteliğinde olan sloganlarımız, pankartlarımız ve dövizlerimiz çözümün nerede olduğunu tüm işçilerle paylaşıyordu.