Gecekonduların olduğu bir işçi mahallesinde yaşıyorum. Yaklaşık otuz yıllık komşumuz bugün kapımızı çaldı. Hayat telaşı, uzun süredir görmüyordum komşumu. Hatırladığım kadarıyla dört çocukları vardı. Eşi de fabrikalarda çalıştığından kıt kanaat geçiniyorlar. Geçen yıl en küçük oğlunu askere gönderdi. Ortalık karışık diye gitmesini istememiş başta. Ama delikanlı “sevdiğim var anne, askerliğimi yapayım sonra evleneceğiz, o yüzden gideceğim” demiş ve gitmiş. Ankara’da askerlik yapıyordu. Temmuz olaylarında karargâhın erlerinden biriymiş o da. Komutanı “görev var” deyip çıkartmış onu ve onun gibi erleri birliklerinden. Başta ne olduğunu anlamamış. Sonra polisler tarafından hepsi bir hücreye atılmışlar. Yedi gün boyunca neden olduğunu anlamadıkları açlığa ve işkenceye mahkûm edilmişler. Sonra ifadeleri alınarak cezaevine sevk edilmişler. Ailesi haftalarca aramış birliğini, hastaneleri, mezarlıkları. Sonrasında bulmuşlar. Annenin anlattığına göre bir kolu alçıdaymış, üzüntüsünden duvarlara vura vura kırmış kolunu. Bir ranzada 7-8 kişi yatıyorlarmış. Annesi oğlunun bu hallerini görünce içi parçalanmış. Ama elden gelen bir şey yok, avukat tutma hakları bile yok.
Anne diyor ki “bunlar olmasaydı iki ay sonra gelecekti oğlum. Onunla gidenler gelecek, ama benim oğlum hiçbir suçu olmadığı halde o deliğe tıkıldı. Bu işi yapanların, bu işin başındakilerin evleri, arabaları, lüks hayatları her şeyi var! Bizim neyimiz var? Senelerdir bir asgari ücretle geçinmeye çalışıyoruz. Ben o çocukları ne zorluklarla büyüttüm. Şimdi neler yaşıyorum, kim bilir daha da neler göreceğim. Derdimden hasta oldum, durup durup bayılıyorum. Geçen ocağın üstüne düşmüşüm uyandım ki yanıyor üstüm başım. Bunları bize yaşatanların keyfi yerinde. Olan bize oluyor.”
Aynen öyle anacığım, olan bize oluyor. Filler tepişiyor, çimenler eziliyor. O fillerin derdi zaten biz değiliz. Onların derdi iktidarı korumak ve gerekirse bunun için bizim gibi binlerce yoksulu ateşe atmak. Bataklığa dönmüş bu dünyada biz ezilen sömürülen genç, yaşlı, kadın, erkek işçilerin tek kurtuluşu var. Yan yana gelmek, birlik olmak. Onların bu çıkar savaşlarına karşı peşlerinden gitmek yerine kendi sınıfımıza sahip çıkmak. Kapitalist düzen yıkılmadıkça bu çürümüşlükten kurtulmamız mümkün olmayacak. Oraya, buraya savrulmak yerine bu düzene karşı mücadeleden geçiyor kurtuluş yolumuz. Bir bir olursak yok oluruz, ama hep bir olursak kurtuluruz. İşçi sınıfının mücadelesinde birleşelim.