Bu aralar işlerin yoğunluğundan dolayı zorunlu mesailer başladı. Normalde Cumartesi de dâhil olmak üzere günde 8 saat çalışıyoruz. Artık pazar mesailerine gitmek de zorunlu. Bize mesaiye kalmak isteyip istemediğimiz hiç sorulmuyor. Hâlbuki fazla mesaiye işçi isterse kalır. Aynı zamanda asgari ücrete çalıştığımız için bu zorunlu mesailer ihtiyaç haline geliyor. Asgari ücret az olduğundan hiçbir ihtiyacımızı maalesef karşılayamıyoruz. Çünkü asgari ücrete 20 TL zam yaparken, elektriğe, suya, doğalgaza bunun kat kat üstünde zam geliyor. En temel gıda olan ekmeğe de zam yapıyorlar. Yani kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar. Verdiklerini bizim cebimizden güzel bir şekilde geri alıyorlar.
Bu ay bizim fabrikada mesailer tavan yaptı diyebilirim. Vardiyalı çalıştığımız için bazı arkadaşlarımız ek iş yapıyor. Yani dinlenme zamanını ek işe ayırıyorlar. Aldığımız para bir ailenin geçimini sağlamaya yetmeyecek kadar az. Bu parayla nasıl geçinilir? Ancak karnımızı doyurabiliyoruz. Bizlerin fazla mesaiye kalması aslında çaresizlikten. Anlayacağınız, bizleri patronlar köşeye sıkıştırmış durumda.
Bir de utanmadan kemerleri sıkmamızı istiyorlar. Ben soruyorum sizlere nereye kadar kemer sıkacağız. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz, kötü koşullarda, fazla mesailerle çalışıyoruz. Kötü koşulları patronlar bizlere dayatıyor. Çünkü biz işçiler birlik değiliz, haklarımızı aramıyoruz. Hâlbuki bir arada olursak kaybedeceğimiz hiçbir şey yok. İşçi kardeşlerim, hepinize sesleniyorum, patronlara karşı birlik olmak için UİD-DER’e katılalım. Çünkü KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!