Ben UİD-DER’li bir işçiyim. Her fırsatta İşçi Dayanışması bültenimizin dağıtımlarına katılıyorum. Fabrikalara, işçilerin biriktiği duraklara, sanayi sitelerine gitmek, yeni dostlarla tanışmak ve patronlara karşı verdiğimiz mücadeleye işçi kardeşlerimizi katmaya çalışmak bana mutluluk veriyor. Bültenimizin son sayısını Feniş durağında ve Hasköy Sanayi Sitesinde dağıtırken işçi kardeşlerimizin bazılarıyla yaptığımız sohbetleri sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim.
Feniş durağında bir grup genç işçiye bültenimizi uzattım, onlar almak istemediler ve işyerlerinde hiçbir sorunları olmadığını söylediler. Kanser ovası denilen Dilovası’nda ve günde 12 saat çalıştıklarını öğrendiğimiz bu arkadaşlarımızla sohbetimize kulak misafiri olan bir işçi abimiz omzuma dokunarak elimdeki bültenlerden birini kapıverdi ve öfkeyle bağırarak şöyle dedi: “Siz bunu okumayanlara veriyorsunuz, okuyanlara vermiyorsunuz. Daha bu kavatlar emekçi olduklarının bile farkında değiller. Kıymetini bilene, okuyana verin yavrum!” Bu öfkeli sözleri o genç işçilerin yüzüne bakarak söyledi ve gitti işçi abimiz. Bültenimizi almak istemeyen işçilerin bilinçsizliği hiç tanımadığımız başka bir işçi abimizi öfkelendirmişti.
Ardından durakta fabrika servisini bekleyen ve bizlerin gelip geçen işçi servislerine de İşçi Dayanışması’nı uzattığımızı gören bir işçi abimizle göz göze geldim. Elinde bültenimizi gördüğüm için başka işçilere yöneldim. Ancak birkaç dakika sonra gelip bir bülten daha istedi. Şaşkınlıkla yüzüne baktım. “Ben elimdekini geçen bir servise verdim o yüzden bir tane daha alabilir miyim?” dedi. Durağa yanaşan servisine binerken bize “kolay gelsin” diyen bu işçi abimiz bültenimizi işçilere ulaştırmaya çalışırken bize yardımcı olmuştu. Çok mutlu olmuştum.
Hasköy’e gittiğimizde de işçi arkadaşlarımızla güzel sohbetlerimiz oldu. Bültenimizi ve derneğimizi tanıttığımız bir abimiz, “Peki bizden ne yapmamızı istiyorsunuz?” diye sordu. Kısaca işyerlerindeki sorunları işçi arkadaşlarıyla birlikte çözmeleri ve işçilerin mücadelelerine duyarlı olup destek vermeleri gerektiğini, derneğimizin kapısının tüm işçilere açık olduğunu anlattık. Fakat aynı soruyu tekrar tekrar sordu. Taşeron işçisi olduğunu, işsizlik korkusu yaşadığını ve şartlarını değiştirmek istediğini ancak bunu nasıl yapacağını bilmediği için bu soruyu sorduğunu anlattı. İzmit’te şubemiz olmadığından Gebze’deki şubemize nasıl geleceğini, haberleşip haberleşemeyeceğimizi sordu. Biz de onu derneğimizde görmekten mutluluk duyacağımızı söyledik.
Uzun lafın kısası kardeşler, Feniş ve Hasköy’de daha pek çok şey yaşadık, ancak hepsini anlatmam mümkün değil. Ama İşçi Dayanışması’nın işçilerle buluştuğu yerlerde görüyoruz ki toprak atılan tohuma aç. Bu açlığı gidermekse bizim görevimiz.