Toplumdaki genel huzursuzluk günlük hayatın her alanında karşılığını buluyor. Ulaşım sıkıntısı işçi ve emekçileri gittikçe daha huzursuz bir hale sokuyor. Huzursuz insan elbette her zaman daha saldırgan, kavgaya daha hazır olur. İşe metrobüsle gidip geldiğim için bu kavgalara her gün şahit oluyorum. Kavgasız, gürültüsüz gün neredeyse hiç yok. Kavgaların en büyük sebebi oturmak için yer kapma üzerine oluyor. İşçi ve emekçilerin çoğu yorgun, uykusuz ya da çeşitli ağrılara sebep olduğu için onca yolu ayakta gitmek istemiyor. Yer kapma yarışında “kaybedenler” ile “kazananlar” büyük bir kavgaya giriyor. İnsanlar sadece oturmak için değil ayakta yer kapmak için de kıyasıya mücadele ediyorlar.
Ama gel gör ki yer kapmak için mücadelenin sonunda savaşı kaybedenler ya da savaşı bin bir zorlukla kazananlar arasındaki laf dalaşı da sona ermiyor. Neden? Çünkü laf ağızdan çıkmış bir kere! En son sözü kim söylemiş olursa o, diğerini “gömmüş” oluyor. Kimse en son söylenmiş sözün altında kalmak istemiyor. Mesela boş metrobüse binerken yaşanan diyaloglar şöyle:
X- Yavaş lan hayvan!
Y- Kim o hayvan diyen hayvan?
X- Nediyon lan sen?
Y- İn lan aşağı!
Z- Ya bi susun ya, sabah sabah sizi mi dinleyeceğiz?
Y- Adam gibi konuşmuyor ki ben ne yapayım!
X- ...
Böylece yorulana kadar atışmalar devam ediyor. Başka bir zaman yine metrobüs tıklım tıklım doluyken duraktan biri binmeye çalışıyor. Şöyle diyor: “Ya kardeşim biraz ilerlesenize, bak ortada boşluk var ben bile buradan görüyorum.”
Cevap: Nereye gideyim, insanların üstüne mi çıkayım?
Binmeye çalışan kişi bir şekilde biniyor. Bir kaç durak sonra bazıları iniyor. Ortam biraz rahatlıyor. Ama yeni binecek olanlara yine yer kalmıyor. Bu sefer de “ya kardeşim biraz ilerlesenize” diyen adama yeni binen aynı şeyi söylüyor ama adam biraz olsun ilerleme imkânı olmasına rağmen yerinden kımıldamıyor. Niçin? Ben kendimi kurtardım düşüncesinde. Ayrıca yanlışlıkla birbirinin ayağına basan ya da birbirine çarpanların da kavgaları çok oluyor. Geçenlerde bir kadının saçı başka bir kadının yüzüne değdiği için karşılıklı tartışmanın sonu şöyleydi: “Geri zekâlı, sensin geri zekâlı, asıl sensin geri zekâlı, hayır sensin geri zekâlı, geri zekâlısın işte geri zekâlısın...”
Toplumun içinde bulunduğu ruh halinin göstergelerinden birisi de toplu taşıma araçlarındaki insanların birbirlerine tahammülsüzlüğüdür. Herkes birbirinden saygı bekliyor ama aynı saygıyı birbirimize göstermiyoruz. Bir bataklığın içinde herkes kendini özel sanıyor ama yaşadığımız kapitalist düzenin bizleri nasıl değersizleştirdiğinin farkında değiliz. İnsanların ulaşımda bu kadar sıkıntı çekmesinin sebebi işe gidiş gelişlerde toplu taşıma araçlarının yaygınlaştırılması yerine şahsi araçların yaygınlaştırılmasıdır. İşçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesi olmadan bu sorunların hiçbiri çözülmeyecektir.