Yaşadığımız dünyadaki sistemin adı kapitalizm. Bu sistem işçilerin sömürüsüne dayanıyor. Patronlar sınıfı işçileri ne kadar sömürürse o kadar kâra geçiyor ve sermayesini büyütüyor. Genç işçiler veya meslek lisesi öğrencisi olup da staj yapan geleceğin işçileri patronlar için vazgeçilmezdir. Normalde eğitim almak için işyerlerine giden stajyer öğrenciler, patronlar tarafından ağır koşullarda çalıştırılıyor ve sömürülüyorlar. Çok sayıda patron işçi alacağına ve dolayısıyla bunlara ücret ödeyeceğine, asgari ücretin üçte birine meslek lisesi öğrencilerini çalıştırmaktadır. Bu nedenle, patronlar meslek liselerinin açılmasına özellikle önem veriyorlar. Her yıl yüzlerce meslek lisesi açılıyor. Özellikle sanayi bölgelerinde kurulan meslek liselerine fabrika patronları ön ayak oluyor, destekliyorlar. Daha sonra enerjik, kabiliyetli ama sınıf bilinçsiz meslek lisesi öğrencilerini ucuz işgücü olarak işyerlerinde çalıştırmaya başlıyorlar. Stajyer işçilerin pek çok sorunu var. Ancak patronlar, sömürdükleri bu stajyer işçilere bireysel kurtuluş hayalleri pompalamaktan da geri durmuyorlar. Üniversiteyi kazanmak ve bitirmek bir kurtuluş gibi sunuluyor. Aileleri de bu yönde çocuklarını sıkıştırıyorlar. Oysa üniversiteyi bitiren öğrencilerin %99’u da işçi oluyor. Dolayısıyla üniversiteye gitmek kurtulmak anlamına gelmiyor. İster üniversite bitirmiş olsun ister meslek lisesi ya da lise; genç işçilerin kurtuluşunun yolu işçi sınıfının örgütlü mücadelesine katılmaktan geçiyor. Patronların işçileri ve özellikle de stajyer işçileri köle gibi çalıştırmasının önüne geçecek ve çalışma koşullarını düzeltecek olan işçilerin bilinçlenmesi, örgütlenmesi ve hakları için mücadele vermesidir. İşçi sınıfının sorunlarına sahip çıkan ve bunların çözülmesi için mücadele yürüten UİD-DER, genç ve stajyer işçilerin örgütlenmesine çok önem veriyor. Bu nedenle, genç ve stajyer işçilerin sorunlarına da sahip çıkıyor ve onları bu sorunları çözmek için mücadele etmeye çağırıyor. Bu amaçla İşçi Dayanışması’nın bu sayfasını onlara ayırdık. Böylece genç işçiler bu sayfa aracılığıyla kendi sorunlarını dile getirebilecek ve aynı zamanda İşçi Dayanışması’nı örgütlenmelerinin bir aracı olarak kullanabilecekler.
Aşağıdaki yazıyı meslek lisesi öğrencisi stajyer işçilerle konuşarak hazırladık. Görüştüğümüz gençler, hem meslek öğrenimleri sürecinde yaşadıkları sıkıntıları hem de meslek liseli gençlerin hayallerini, özlemlerini anlattılar. İki örnekle başlayalım:
“Ben arkadaşlarım için meslek lisesini seçtim. Daha sonra düz liseye geçmeyi düşündüm ama ailem ‘elinin altında mesleğin olsun’ dedi, ben de devam ettim. Üniversite okuyunca daha fazla itibarı olur insanın. Kardeşim futbol oynadığı için daha fazla ilgi görüyor. Kardeşim sayesinde bir transferle hayatımız değişebilir.”
“Benim aklımda düz lise vardı, ailemin baskısıyla meslek lisesine gittim. Üniversitede hayat daha güzelmiş. Sosyal ortam güzelmiş. Bizim sınıfın çoğu üniversite okumak istiyor. Matbaa bizim için sadece alternatif. Üniversitede matbaa okumak istemiyoruz.”
Sömürü düzeni yüzünden hayatları giderek zorlaşan, güvencesiz yaşamaya mahkûm edilen işçiler, işsizlik kırbacı altında sindiriliyor ve mücadele etme cesaretini yitiriyorlar. Kendini çaresiz hisseden örgütsüz işçiler, çocuklarının paçayı kurtarabilmesi için onları okuyup “adam” olmaya, paçayı “kurtarıp” sınıf atlamaya özendiriyorlar. Çocuklarının dürüstlük, mertlik, çalışkanlık, hakkını arama, dayatılanları sorgulama gibi değerler taşımasını takdir etmiyorlar. İyi para getirecek, “belki futbol yıldızı olacak” evlât el üstünde tutuluyor. Diğer çocuk ilgi ve değer görmenin yolunu üniversite kapılarında arıyor. Hayalleri yıkılan, saygı ve değer göremeyen, mutsuz ve umutsuz gençler kolayca uyuşturucu madde kullanmaya başlayabiliyor. Evlâtlarını sefaletten kurtuluş kapısı olarak gören anne babalar, onları daha beter bir bataklığa sürüklediklerini çok geç fark ediyorlar. Gençler sadece aileleri tarafından değil, arkadaşları ve hatta öğretmenleri tarafından da aşağılanıyor. Ne de olsa işçi olacaklar! Gençlerin anlattıklarına bakalım:
“Baskı sonrası işi amele işi olarak görülüyor. Bu bölümü biz seçmiyoruz, karne notuna göre giriyoruz. Grafik bölümünde okuyan arkadaşlarımızdan fotoğraf makinesi, bilgisayar isteniyor. Maddi durumu almaya yetmeyince hocalar tarafından aşağılanıyorlar.”
“Stajlar son yıl. Okuldaki atölyede çalışıyoruz. Dışarıdan gelen işler oluyor, onları zorunlu olarak bize yaptırıyorlar. En fazla sağlık sorunlarından şikâyetçiyiz, kazalardan. Arkadaşımın 17 yaşında 2 parmağı koptu. Tiner benzeri malzemelerden dolayı solunum sıkıntısı çekiyoruz. Astımı olanlar var. Atölye yerin dibinde olduğu için nefes almakta zorlanıyoruz. Bu işleri yaparken falçata kullanıyoruz, parmaklarımız kesiliyor. Bir arkadaşımızın parmağı bayağı kanamasına rağmen yara bandı, peçete gibi şeylerle sardılar ama eve göndermediler. Müdürler de hocalar da işveren gibi davranıyor. Hocalar bizi değersiz görüyor. Makineleri öğrenmekte sorunlar yaşıyoruz. İş yapmaya gidince soru sorduğumuzda azarlanıyoruz, ‘izleseydin görseydin’ diyorlar; küfür ediyorlar. Okulda mesaiye kalıyoruz. Bizim okul işletme. İşveren (müdür) şirketlerden iş alıyor, ‘hafta sonu mesaiye kalmak isteyen var mı?’ diye soruluyor. Okul çok para kazanıyor, döner sermaye adı altında paraları götürüyorlar.”
Öğrenciler, okullarda ve stajlarda meslek öğrenememekten şikâyet etseler de, meslek liseleri, öğrencileri “gerçek” bir işçilik eğitiminden geçiriyor. İşçiler bugün ne yaşıyorsa gençler de buna hazırlanıyor. Uzun çalışma saatleri, çok düşük ücretler, horlanma, aşağılanma, ağır çalışma koşulları, iş kazaları… Okullu işgücü patronlar için sadece kâr kaynağı değil; örgütsüz, bilinçsiz, çaresiz olması dolayısıyla adeta maden! Bu eğitimden geçmiş olarak işçiliğe başlayan bir kuşaktan daha evlâ ne olabilir patronlar için?
Fakat patronlar bu kadar erken sevinmesin. İşçi gençler çaresiz değildir. Yoksul sınıfların çocukları eşitsiz başladıkları bu hayatı, adaletsizce sürüklendikleri sınav yarışlarını, azgın sömürüyü sorgulamaktadır. İşçi sınıfının mücadelesi emekçi çocuklarına kendi sınıfının safını ve sömürüden kurtuluşun yolunu gösterecektir. Kapitalist sistemin yoksullukla sindirdiği, yalanlarla beslediği, bireysel kurtuluş hayalleri ile oyalayıp yozlaştırdığı ve mutsuzluğa mahkûm ettiği genç işçilerin, mücadele etmek dışında bir kurtuluş yolu yoktur. Genç işçilerin tek umudu örgütlü mücadeledir!