Kadına yönelik şiddet katmerli bir şekilde artıyor. Kadınlar, hayatın her alanında şiddetle burun buruna yaşıyorlar. Her gün bir kaç kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Şiddete, saldırıya, tacize, tecavüze uğruyor. AKP hükümeti bu konuda bir adım atmıyor. Tam tersine emekçi kadınlar ve sorunları yok sayılıyor. Meclisten kadın düşmanı yasalar çıkarmak için gece gündüz çalışıyorlar. Bu çalışmalar arasında kadının tecavüzcüsüyle evlendirilmesini ve tecavüzcülerin affedilmesini sağlayacak bir yasa çıkarma girişimi bile vardı. Kadına yönelik şiddet resmen devlet eliyle giderek körükleniyor. Kadın giyimi kuşamı, hareketleri üzerinden şekillendirilmek isteniyor, dayatmalara karşı çıktığında cezalandırılıyor. Mesela açık giyindiği için şiddete, tacize, tecavüze uğruyormuş gibi bir algı yaratılarak kadın suçlu gösteriliyor ve asıl suçluların üstü örtülüyor. Oysa kadına yönelik şiddetin giyimle kuşamla bir ilgisi yoktur.
Geçenlerde bir üniversite öğrencisi annesi yaşında türbanlı bir kadına sokak orasında yumruk atmıştı. Sonrasında da pişkin pişkin gülmüştü. Bu insanlar bu cesareti nereden alıyorlar? Tabii ki erkek egemen zihniyetten ve kadına şiddeti normalleştiren hükümetten alıyorlar. Çünkü bizzat iktidar tarafından şiddeti yaratacak bir üslup ve dil kullanılıyor. Kadına yönelik şiddet adeta “moda” haline geldi. Daha geçen gün yabancı uyruklu bir kadını iki polis ellerinde sopayla güpegündüz vahşi bir şekilde dövdüler.
Yine başka bir olayda ise market çalışanı bir kasiyer kadın basketbolcu tarafından tacize maruz kaldı. Kasiyer kadın tepki verince basketbolcu sapkın onu yumrukladı. Ve bu vahşi saldırı insanların içinde, bir markette yapıldı! Bunca olay karşısında caydırıcı bir ceza verilmesi söz konusu bile değil. İşte AKP hükümetinin kadınlara bakışı budur. Mesele kadının açıklığı ya da kapalılığı değil mesele erkek egemen zihniyetin toplumu getirdiği haldir. Kadın zaten şiddet görerek mağdur oluyor bu da yetmezmiş gibi bir de mahkemeler kadını suçlar tarzda kararlar veriyor. Mahkemelerin bu kararları aynı zihniyete sahip erkeklere cesaret veriyor.
Kadına tacizde, tecavüzde bulunmuş yahut şiddet uygulamış erkekleri KHK kararıyla dışarı salıyorlar. Mahkemeler bu kişilerin cezalarını iyi halden düşürüyor ve aynı şeyi tekrarlama hakkını tanımış oluyor. Bu pislikler de rahatça ortalıkta dolaşıyorlar. Böylelikle emekçi kadına “evine kapan, dışarı çıkma, hayata karışma” denmiş oluyor. Yani aslında kadınları hayatın her alanından uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Sınıflı toplumlarda kadın her zaman ikinci sınıf insan olarak görülmüştür. Kadının toplumun içinde bir birey olmasına engel olmuşlardır. Egemenlerin yaşanan şiddetin önüne geçmek gibi bir dertleri yoktur. Kapitalizm altında da durum farklı değildir. Erkekleri birer canavar haline getiren bu çürümüş düzendir. İşçi kadınlar açık-kapalı demeden birbirlerine sahip çıkmalıdır. Kadınlar mücadeleye katıldıklarında ne kadar güçlü olduklarını görecekler. Bunca çekilen acıların hesabını erkek egemen düzenden soracaklar.