Grevlerinin 16. gününde İskenderun Demir Çelik fabrikasındaki işçi kardeşlerimizi UİD-DER’li işçi ve öğrenciler olarak ziyaret ettik. Adana’dan yaptığımız hazırlıklardan sonra yanımıza bültenimiz İşçi Dayanışması’nı da alarak yola çıktık. Bir saat sonra grev yerine vardık. İskenderun’un girişinde 4 bin işçinin greve çıktığı fabrikanın önünde grev çadırları kurulmuş, sınıf kardeşlerimiz demledikleri çayları yudumluyordu. Kendimizi tanıtıp grev çadırında güzel bir sohbete başladık. Aramızda bulunan ve daha önce 108 gün grev yaşamış olan bir işçi arkadaşımız, “fabrikada hiç iş kazası oldu mu” diye sordu. İki yıl önce bir işçi kardeşimiz, üzerine tonlarca ağırlıkta demirin düşmesi sonucunda yaşamını kaybetmiş. Onun yerine oğlunu işe almışlar ve birkaç bin lira ödemişler. Bir arkadaşımız “gidenin yerini tutar mı tüm bunlar” diye sordu. Hep birlikte hüzünlendik.
Grev gözcüsü Duran 16 yıldır çalışıyormuş bu fabrikada. Babası buradan emekli olmuş. Bir de gözlemini paylaştı bizimle. “Buradan emekli olanların önemli bir çoğunluğu uzun yaşamıyor” dedi. Ya da burada çalışırken birkaç günlüğüne başka bir şehre gezmeye gidip gelenler hemen nezle oluyormuş. “Buranın demir kokulu havasından ayrıldık mı temiz hava bize iyi gelmiyor, hastalanıyoruz” diye ekledi.
Bizim ziyarete gittiğimiz gün sendika yöneticileriyle Bakanlık nezdinde bir görüşme olacakmış. İstedikleri zammın yanı sıra sendikalarını da etkin hale getirip başarılı bir şekilde çıkmak istiyorlar bu grevden. İşveren işçileri sendikadan koparmak, sendikayı burada etkisiz hale getirmek istiyormuş. Tüm işçiler aylar öncesinden aileleri ve sendikaları ile birlikte hazırlanmışlar bu greve. Ayıca yine aylar öncesinden sakal bırakma eylemi başlatmışlar. Biz de nerede uzun sakallı birini görsek, grevci işçi diye konuşup, grevlerinde başarılar dileyip bültenimizi verdik. Yol-İş sendikasından yönetici bir arkadaşımızın da katıldığı “toplu sözleşmeler sendikaların namusudur” konulu bir sohbet yaptık.Sakallı grevci işçi kardeşlerimizin yanında sakalsız olan bir kardeşimize de bültenimizi uzattık. Bülteni aldı. Biraz baktıktan sonra “aslında benim adıma uygun değil bu bülten” dedi. Biz de ismini merak ettik. Adı Mücahit’miş! “İyi ya” dedik, “mücahit mücadele eden kişi demek. Sen şimdi greve çıkan ve mücadele eden işçi kardeşlerimizin yanındasın. Bizim de kardeşimizsin. Bu bülten işte tam da sana göre.” Rahatladı. Aldı bültenimizi.
İşçiler grev çadırlarına grev kırıcıları için güzel bir yazı da asmışlar, herkes görsün ve okusun diye. Biz de diğer sınıf kardeşlerimizle paylaşmak için fotoğrafını çektik. Mücadelelerinde sonuna kadar yanlarında olduğumuzu belirtmemizin ardından işçi kardeşlerimize grevlerinde başarılar dileyerek oradan ayrıldık.