Son zamanlarda krizin etkisiyle iğneden ipliğe ne varsa en temel ihtiyaçlarımıza muazzam zamlar yapıldı. Ama hükümet yetkilileri “kriz filan yok” demekte. Ekonomideki kötü gidişatın sorumluları dış güçler ya da fırsatçı esnaflar olarak biz işçilere gösteriliyor. Böylelikle ekonomideki kötü gidişten sanki kendileri sorumlu değilmiş gibi işin içinden sıyrılma gayretindeler.
Geçtiğimiz günlerde markete girdim. Meyve sebze reyonunu gezerken domates filan alayım dedim. Bir de ne göreyim! Domates fiyatları tavan yapmış, 13-14 liraya domates var. Tabii hemen vazgeçtim almaktan. Diğer ihtiyaçları alıp çıktım. Sonra işyerinde çay molasında bu konu açıldı. Arkadaşıma “domatesin fiyatını gördün mü, ne olmuş öyle?” diye sordum. O da “hiç sorma ya, görmez olur muyum? Bir de kriz mriz yok diyorlar. Bir yandan da patır patır ekonomi paketleri açıklıyorlar. Madem kriz yok peki her şeye neden zam gelmiş? En temel ihtiyaçlarımızı alamaz hale geldik” diyerek tepkisini dile getirdi. Sonra anlatmaya devam etti. “Ya biliyor musun, baktım işler b.ka sarıyor, patates ucuzken gittim 2 çuval patates aldım ben de” diyerek kendince bulduğu çözümden bahsetti.
Bir başka arkadaşımla sohbet ettik. O da benzer bir olay anlattı. Eşi durakta servis beklerken alelacele arkadaşı arıyor. “Hemen eve gel” diyor. Arkadaşım hızlı bir şekilde koşarak merak içinde gidiyor eve. “Ya ne oldu?” diye merak içinde soruyor. Kadının cevabı ise “ucuz patates var, hemen 2 çuval alalım” oluyor. Alıyor, tekrar koşarak nefes nefese servis durağına geliyor işe yetişebilmek için. Durakta servis bekleyen diğer işçilerden biri onu böyle nefes nefese görünce dayanamayıp soruyor; “hayırdır ne oldu nefes nefese kalmışsın” diyor. Arkadaş nefes nefese cevap veriyor “sorma ya bizim hanım ucuz patates bulmuş, 2 çuval aldık” diyor. Bu örnekler ne kadar da birbirine benziyor. Yine işyerinden bir başka arkadaş domates almak için manava gidiyor. Fiyatları görünce şok oluyor. Domatesi almaktan vazgeçiyor. “Bari alamıyorum, o halde domatesle bir selfie çekip manavdan öyle ayrılayım” diyor, selfie çekiyor. Tuhaf gelse de bunlar hayat pahalılığı nedeniyle işçilerin bulduğu geçici çözümlerdir, bu tuhaflıklar karşısında ayakta kalma çabasıdır.
İşçiler olarak artık krizi iliklerimize kadar hissetmeye başladık. Kim ne derse desin kriz iyiden iyiye cebimizi vurmaya başladı. Gün geçtikçe açıktır ki kriz daha da derinleşmeye devam edecek. Durum böylesine vahimken patronlar ve iktidar artık açıktan açığa krizin faturasını vergilerle, yapılan zamlarla biz işçilere ödetmekten geri durmayacaklardır. Krizi biz işçiler çıkarmadık, faturasını da biz ödememeliyiz. Krizi çıkaran patronlar sınıfıdır, bedel ödemesi gereken onlardır. Biz işçiler örgütlenmeli, birlik olmalı ve krizin bedelini ödemeyeceğimizi patronlara ve onun hükümetlerine haykırmalıyız.