Selam arkadaşlar, ben hizmet sektöründe çalışan bir mağaza işçisiyim. İşçi Dayanışması bülteni ile nasıl tanıştığımı sizinle paylaşmak istedim. Çalıştığım işyerinde çok zor günler geçiriyordum ve hakkımı aradığım için patronun gözden çıkardığı bir işçiydim. Gözden çıkartmıştı beni ama işten çıkartmıyordu, çünkü tazminat ödemek zorundaydı. Sürekli “madem memnun değilsin niye çalışıyorsun? Bırak git” diyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse o zamanlar bu konularla ilgili hiçbir deneyimim yoktu. Patronun tehditleri ve işsiz kalma korkusu bütün psikolojimi altüst etmişti. Bir arkadaşım patronla olan sorunlarımı bir avukatla konuşmamı önerdi. “Yalnız hazırlıklı git çünkü danışma ücreti isterler” diye de hatırlattı. Tabi benim para verecek durumum yoktu, patron maaşımı bile vermiyordu. Derler ya hasta olanın doktor ayağına gelirmiş diye, benim de İşçi Dayanışma Bülteni ile tanışmam böyle bir zamana denk geldi.
Bir akşam iş dönüşü araçtan indiğimde bir ses işittim; “İşçiler, emekçiler, kardeşler…” Sese doğru yönelince meydanda bir grup kırmızı önlük ve şapkalı insan dikkatimi çekti. Uzaktan bakıp ne yaptıklarını anlamaya çalışırken bu arkadaşlardan birisi yanıma yaklaştı. “İşçi Dayanışması bültenimizi almak ister misiniz” diyerek uzattı. Bültenin içeriğini anlatırken kısa bir sohbet ettik. Çalışma koşullarım üzerine konuşurken, işyerinde yaşadığım sorunu anlattım. Bu konuda daha deneyimli bir arkadaşla beni tanıştırdı. Bu arkadaşa sorunlarımı anlatınca “öncelikle buradaki işimizi bitirelim, daha sonra oturup bir çay içeriz ne yapman gerektiğini konuşuruz” dedi. Oturup konuşmaya başladığımızda, bir işçi ile değil sanki bir avukatla konuştuğumu düşündüm. Haklarımı ve patronun İş Kanununa uygun olmayan uygulamalarını bana bir bir anlattı. Bunları duyunca bütün korkularımın yersiz olduğunu anladım. Haklıydım, sadece hakkımı almam için mücadele etmem gerekiyordu. Patronun karşısına çıktım, ezilip büzülmeden tazminatımı talep ettim. Bana bir sürü tehditler savurdu bense karşılığında yasal haklarımı ona anlattım. Eğer hakkımı vermezse iş mahkemesinde dava açacağımı söyledim. Bir anda ses tonu değişti ve “bizler medeni insanlarız, mahkemelerde ne işimiz var? O kadar sene birbirimize hakkımız geçti, yakışır mı bize?” dedi. Birkaç gün içinde de bana yardımcı olan arkadaşla hesapladığımız miktar üzerinden tazminatımı aldım.
İşte böyle arkadaşlar. O günden beri İşçi Dayanışması’nı sürekli okuyorum. O dönemde “acaba avukat mı” diye düşündüğüm, bana yardımcı olan arkadaşın da, bunları İşçi Dayanışması’ndan öğrendiğini anladım. Buradan edindiğim deneyimle çevremdeki bir sürü işçi arkadaşıma yardımcı oldum. Onların da İşçi Dayanışması Bültenimizle tanışmasını sağladım. Bir kere yalnız olmadığımı, yaşadığım sorunların sadece bana ait olmadığını, UİD-DER’in yayın organı İşçi Dayanışması bülteninden öğrendim. Sınıfımın olduğunu ve bir arada mücadele edersek var olan haksızlıkların üstesinden gelebileceğimizi kavramamı sağladı. Biz işçiler için yaşanılabilir bir dünyayı kendi ellerimizle kuracağımızı, bunun için de mücadele etmemiz gerektiğini anladım. Çünkü işçiler bir aradaysa güçlüler. İşçi Dayanışması bültenini daha çok işçiye ulaştırmak ve onları mücadeleye ortak etmek biz UİD-DER’li işçilerin en büyük görevi.