Nasıl bir dünyada yaşadığımızı anlamak için manzaraya bakmak yeterli: Ne yana baksak yoksulluk, savaş, acı, şiddet ve kaos! Ne yana baksak haksızlık, riyakârlık ve çürüme! İnsanlar karamsar, umutsuz ve mutsuz. Tüm dünyada topluma tam bir cinnet ve insanlıktan çıkma hali egemen. Çünkü dünyada kapitalist sömürü düzeni hüküm sürüyor ve sermaye sınıfına hizmet eden bu düzen dünyayı cehenneme çeviriyor!
Patronlardan, düzen siyasetçilerinden, devlet üst düzey yöneticilerinden ve bunların medyadaki temsilcilerinden oluşan küçük bir azınlık bütün insanlığa hükmediyor. İş artık çığırından çıkmış durumda ve kimi büyük patronlar ya da düzen düşünürleri bile artık bu gerçeği kabul ediyorlar. Kâh sosyal adaletsizliğin tehlikeli boyutlara geldiğini, kâh sosyal patlamaların beklendiğini, kâh doğayı ve dünyayı aşırı tahrip ettiklerini itiraf ediyorlar.
Gel gör ki bu düzenden onların çıkarı var, bu düzende onlar efendi, onlar kral, onlar sultan. Hal böyle olunca kapitalizmi yoksul işçi ve emekçilerin gözünde aklamaya çalışıyorlar. “Aslında kapitalizm insanlığa en yararlı sistemdir ama bize vicdanlı kapitalizm lazım” mealinde sözler sarf ediyorlar. Oysa vicdanlı bir kapitalizm yoktur ve olamaz. Kapitalizm vahşi, insana ve doğaya yabancı, değdiği her şeyi çürüten, akıl dışı bir sistemdir.
Kapitalizmde tüm üretim araçlarının sahibi patronlar sınıfıdır. Toprak, fabrikalar, makineler, bankalar, şirketler, ulaşım araçları, gökdelenler, barajlar, santraller, madenler, silahlar, petrol kuyuları onlarındır! Gazeteler, televizyonlar, para, güç ve iktidar, her şey onlarındır! Toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı ise mülksüzdür. Sistemin temelindeki bu yaman çelişki her şeyi belirliyor. Her şey gelip bu toplumsal çelişkinin üzerine oturuyor. İşçi geçinebilmek, yaşayabilmek için elinde olan tek şeyi, işgücünü satmak zorundadır. Aldığı üç kuruş ücretle karnını zar zor doyurur, patronlarsa işçilerin sırtından onlara ödediklerinden çok daha fazlasını kazanırlar. İşçiler daha çok çalıştıkça patronlar daha çok zengin olur, işçiler ise daha çok yoksullaşır.
Kapitalizmde üretim tüm toplumun yararı ve ihtiyaçları için değil, sadece patronların kârı için yapılır. Kâr elde etme dürtüsü her şeyin önüne geçer, hırs ve rekabet yıkıcı bir işlev görür. Bu yıkımdan insan da, doğa da nasibini fazlasıyla alır. İşte egemenlerin ve onların sözcülüğüne soyunanların yüceltmeye çalıştığı, “daha iyisi yok” dediği kapitalizm:
- Dünyada sadece 8 insanın serveti dünyanın yarısının (3 buçuk milyar insanın) sahip olduğu zenginliğe eşit. 100 milyondan fazla evsiz insan var. Her gün 800 milyon insan aç kalıyor.
- Teknolojinin geldiği düzey sayesinde, mevcut işlerin çalışabilir nüfusa dağıtılmasıyla herkes iş sahibi olabilir; işçilerin günde 3 buçuk saat çalışması tüm ihtiyaçların karşılanması için yeterli olabilir. Ancak dünyada 1 buçuk milyar işsiz var ve çalışma süresi ortalama 12 saati aşmış durumda.
- Çalışma koşulları tüm dünyada daha kötüye gidiyor. İş saatleri uzuyor, emeklilik yaşı yükseliyor. Taşeronluk ve güvencesizlik yaygınlaşıyor. Emekçilerin, işçilerin borç yükü artıyor. Sosyal harcamalar kısılıyor.
- Teknoloji öyle gelişti ki bir günde dünyanın bir yerinden bir yerine gitmek, uzay istasyonları inşa etmek, okyanus altlarında nükleer silahlar denemek, yerin 700 metre altından kömür çıkarmak mümkün. Ama maliyet gözüyle bakılan iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle sadece Türkiye’de ayda ortalama 150 işçi can veriyor.
- Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, çocuk istismarı, suç oranları, intihar oranları, antidepresan ve uyuşturucu kullanımı artıyor.
- Suriye ve Irak’taki savaşta ölen insanların haddi hesabı yok. Yemen’de bombalar ve kolera masum çocukların canını almaya devam ediyor. Filistin kan ağlarken, İsrailli ve Türk patronlar el ele vermiş bölgede doğal gaz arıyor. Afganistan, Nijerya, Sudan, Ukrayna gibi pek çok bölgede çatışmalar devam ediyor. Ortadoğu’da kan ve gözyaşı kurumuyor. Paylaşım savaşı yeni bölgelere yayılıyor.
- Milyonlarca insan mülteci durumda. On binlerce mülteci denizlerde boğularak öldü, ölüyor.
- Göçmen düşmanlığı, İslamofobi, milliyetçilik, faşizm tüm dünyada yükseliyor. Anti-demokratik polis devleti uygulamaları, olağanüstü haller, darbeler, siyasi sarsıntılar toplumun üzerindeki baskıyı arttırıyor.
- Tüm dünya liderleri sözde barıştan bahsediyorlar ama silahlanma yarışı ve savaşlar almış başını gidiyor. Dünyada sadece bir saatte silahlanmaya harcanan para 115 milyon dolar.
- Doğaya verilen zarar ve küresel ısınma dünyadaki canlı yaşamı tehdit ediyor. “Doğal” denilen afetler can almaya devam ediyor.
Kardeşler, tüm bunlar ipliği çoktan pazara çıkan kapitalist kâr düzeninin doğal sonuçlarıdır. Çok açık ki kapitalizm insanı ve toplumu çürütüyor, dünyayı cehenneme çeviriyor. Bu cehennemin zebanileri olan kapitalistler yalanlarına kanmamızı, onlara itaat etmemizi ve kanaatkâr olmamızı öğütlüyorlar. Tüm imkânlarını işçi sınıfını uyuşturmak, onu yeni bir dünya kurabilme kabiliyetinden ve gücünden mahrum bırakmak için kullanıyorlar. Kapitalizmi yıkılmaz ve sarsılmaz göstermeye çalışıyorlar.
Kapitalizmin yarattığı umutsuzluk, dünyanın birçok köşesinde derinden derine öfkenin birikmesine neden oluyor. Gençler başta olmak üzere, giderek daha fazla işçi-emekçi kapitalist sömürü düzenine karşı tepkisini dile getiriyor. Gelecekte çok daha fazla insan kapitalizmin yıkılması gerektiğini görecek ve kavrayacak. İnsanın insanı sömürmediği, savaşların, işsizliğin, açlığın, mülteci dramlarının olmadığı bir dünya kurmanın mümkün olduğu düşüncesini daha fazla insan sahiplenecek. Çünkü kapitalizm insanlığa yıkımdan başka bir şey veremez ve zulüm düzeni sonsuza dek sürmez. Emekçilerin yaşamını cehenneme çeviren kâr düzeni yıkılmalıdır! İnsanlığın ve doğanın kurtuluşu sosyalizmdedir!