Geçtiğimiz günlerde İstanbul müftüsü yaptığı bir açıklamada İstanbul’da en az 10 bin camiye ihtiyaç duyulduğunu(!) söyledi. Kendisi, şehirde nüfusa oranla cami sayısının az olduğunu düşünüyormuş. Sanki hali hazırda var olan 3 bin 365 cami insanlarla dolup taşıyor da, yetmiyor insanlara. Bunun bizim ihtiyacımız olmadığı açıkça ortada. Peki, bu kimin ihtiyacı?
Bizlerin kaliteli ve ücretsiz eğitime, donanımlı okullara, hastanelere, rahat ulaşıma ihtiyacımız var. İşyerlerinde kreşe, düşük olan ücretlerimizin arttırılmasına, uzun çalışma saatlerimizin kısaltılmasına ihtiyacımız var. Belki o zaman vakit buluruz camiye gitmeye! İşçilerin, emekçilerin onca acil ihtiyacı ortadayken ve bunlarla ilgili hiçbir iyileştirme sağlanmamışken, ihtiyacımız olan şeyin 10 bin cami olduğunu düşünen İstanbul müftüsü, lüks içinde yaşadığı hayatından kafasını bir çıkarsın da işçi ve emekçilerin yaşam koşullarına baksın. Birçok işyerinde ücretlerini alamadıkları için işçiler direnişe çıkıyor. Bu insanlar aylarca evlerine ekmek götüremiyor, kiralarını ödeyemiyor. Bizlerin ihtiyaçları aslında açıkça ortada. Görmek isteyene. Geçenlerde de Cumhurbaşkanı yastık altındaki altınlar için çağrıda bulunmuştu. Açlık sınırının altında yaşayan insanların yastık altında altın biriktirebileceğini düşünen Cumhurbaşkanının yönettiği bu ülkede, müftünün yaptığı açıklamayı çok görmemek gerek. Bu yüzden de biz işçi ve emekçiler bilincimizi taze tutmalı, örgütlü hareket etmeli ve kendi gerçek ihtiyaçlarımızı, haklarımızı mücadeleyle kazanmalıyız. Yoksa egemenler bize güzel ve onurlu bir yaşamı altın tepside sunmayacaktır.