Van’da meydana gelen depremde yüzlerce insan öldü yüzlercesi de göçük altında. Depremin ilk günü akşamına kadar kurtarma çalışmalarını halk kendi imkânlarıyla yürüttü. Akşam başbakan Van’a geldi, incelemelerde bulundu. Ardından bakanlar, milletvekilleri ve medya ekipleri bölgeye üşüştüler. Kısa sürede öyle bir hava oluşturuldu ki, sanki devlet bütün imkânlarıyla Van’daydı. Diğer yandan TV kanalları sürekli canlı yayın yapıyor, bir seferberlik yürütüldüğü, insanların ihtiyaçlarının ivedilikle karşılandığı söyleniyordu. Aslında burjuva medyanın yaptığı reyting avcılığından başka bir şey değildi. Gece gündüz akbaba gibi göçük altından çıkan birisiyle röportaj yapmak için yarış içine girdiler. Gün boyu göçük altından çıkanların hikâyelerini verip durdular. Ama insanların eksiklerinin ihtiyaçlarının karşılanmadığını kimse söylemiyordu. Devlet yetkilileri hiçbir eksik yok şeklinde açıklamalarda bulunuyorlar. Oysa hava soğuktu, en başta barınma sorunu vardı, bunlar sanki karşılanıyormuş gibi haberler vermeye çalıştılar. Gerçekte ise insanların çadır ihtiyaçları karşılanmamış, birçok köye daha ulaşılmamıştı. Gelen yardımları insanlara ulaştırmak için ise hiçbir organizasyon yok ortada. Hal böyle olunca yardım dağıtımında arbedeler yaşanmakta hatta yaşanan arbedeler halkın açgözlülüğüne vurulmaktadır. Diğer taraftan medya ırkçılık yapmakta, Kürt halkına şoven duygular ekrandan adeta kusulmaktadır.
Sormak lazım yardım toplarken insanların duygularını sömüren Kızılay nerede? Bölge halkının çadır ihtiyacı daha karşılanmış değil, 80 bin çadıra ihtiyaç varken daha 10 bin çadır ulaştırılabilmiş. Devletin uçağı mı yok, çadırı mı? Birçok köyde insanlar hâlâ göçük altında, üstelik ihtiyaçlarının karşılanması için DSİ Bölge Müdürlüğü önünde toplanarak İpek Yolu’nu trafiğe kapatan depremzedelere polis biber gazıyla saldırdı. Yani işin özü Van’da Kürt halkı devlet tarafından yalnız bırakılmış, üstelik de polis biber gazı sıkacak kadar hayâsızlaşmıştır. Böyle bir durumda işçiler emekçiler olarak gerekli dayanışmayı yükseltmeli, şoven milliyetçi propagandaya kanmamalı, depremzedeleri işçilerin birliği, halkların kardeşliğini savunarak en samimi duygularla desteklemeliyiz. Yardımlarımızı sendikalarımız ve işçi derneklerimiz aracılığı ile yapmalıyız. İşte o zaman işçiler, emekçiler olarak örgütlü gücümüzle, içimiz rahat bir şekilde yardımlarımızı Kürt halkına ulaştırmış olacağız.