18 Ekim Pazar günü Kadıköy’de Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformunun düzenlemiş olduğu mitinge katılan ve sağlık güvencesi olmayan bir işsizim. Bu yüzden de derneğim UİD-DER’in içinde, alanda attığımız sloganlar bence çok anlamlıydı. Sağlık alanında biz işçilere ve sağlık çalışanlarına dönük saldırılar karşısında taleplerimizi anlatıyordu: “Tüm Çalışanlara İş Güvencesi”, “SGK işçi yönetimine!”, “Parasız Sağlık İstiyoruz!”, “Milyonlar aç, milyonlar işsiz, işte kapitalist sisteminiz!”, “Bütün İşsizlere İş, İşgünü Kısaltılsın!”
Fakat alanda atılan “Krizin Faturası Patronlara”, “Sağlık Hakkı Satılamaz” gibi birkaç slogan dışında, genel olarak konuşmalar ve sloganlar daha çok işçileşmek istemeyen doktorların ve kendi derdindeki eczacıların talepleriydi. Sağlık ve eğitim kurumları patronlara kâr getiren işletmelere dönüştürülüyorken, her alanda çalışanların tüm haklarına dönük saldırılar giderek hız kazanmışken, mücadele edilmesi gereken şey mesleki ayrıcalıkların korunması mıdır sizce? Yoksa tüm çalışanlar ve ailelerinin iş koşullarını, yaşam koşullarını dayanılmaz hale getiren bu sisteme karşı mücadele yürütmek mi önemli olan?
Kapitalizm daha önceki dönemlerde ayrıcalıklar tanıdığı mesleklerin ayrıcalıklarına göz dikmiş durumda. Onları da işçi sınıfının saflarına itiyor. Onlar da kapitalizmin yasalarına tâbi olduklarını yavaş yavaş kavrıyorlar. Biz işçiler, sermayenin ellerindeki avantajları alarak doktorları, eczacıları işçileştirmesine karşı çıkmak yerine, hep birlikte, önümüze yaşanmaz koşulları koyan sermaye düzenine karşı çıkmalıyız.