Bugünlerde raflarda gördüğümüz ürünlerin fiyatlarına baktığımızda şaşkınlıktan gözlerimiz büyüyor, ağzımız açık kalıyor. Özellikle gıda fiyatlarında ciddi bir artış var. Elimize aldığımız her ürünün fiyatını gördüğümüzde ya tekrar yerine bırakıyoruz ya da adetini, miktarını düşürüp öyle alıyoruz. Rafları gezerken alttan alta homurdanarak “bu kadar da olur mu?” diyoruz. En sonunda doğru dürüst bir şey alamadan marketten dışarı çıkarken çevremizdekilere duyuracak şekilde şöyle diyoruz: “Ne olacak bu milletin hali?” Artık marketlerde bu soruyu, bu tepkiyi daha çok duyar olduk. Seçimden önce her şeyin iyi olacağına dair birçok vaat verilmişti. Ancak hiçbir şey iyi olmadığı gibi her şey daha da kötüye gitti.
Yaşadığımız bu kapitalist sistem ortaya çıktığından beri sürekli ekonomik krizler yaşanmış. İşçiler emekçiler kitlesel bir şekilde işsiz kalmış, aç kalmış, savaşlar görmüş ve milyonlarcası katledilmiş. Patronlar ve onların hükümetleri krizden çıkmak için daima savaşlar çıkarmışlardır. Bugün çok daha büyük ve insanlığın tamamını etkileyen bir tarihsel kriz yaşanıyor. Ortadoğu ve dünyanın diğer bölgelerinde bir paylaşım savaşı sürüyor. Kapitalistlerin ellerindeki nükleer silahlar, kullanıldıklarında yaşadığımız dünyayı yok edebilir boyutlardadır.
Patronlar sınıfı ve onların hükümetleri bu büyük tarihsel krizin faturasını acımasız bir şekilde bize yıkmaya çalışıyorlar ve çalışacaklardır. Bu nedenle kendimize ve çevremizdekilere yeni sorular sormalıyız. Mesela şöyle: “Bu dünya hep böyle gelmiş böyle mi gidecek?”, “Krizin faturası neden işçilere kesiliyor?”, “Acaba biz emekçiler nasıl birlik olabiliriz, birlik olursak bir şeyler değişir mi?”