Özbekistan, 2011 verilerine göre dünya pamuk üretiminde beşinci, pamuk ihracatında ise altıncı sırada yer alıyor. Yani dünyanın en büyük pamuk ihracatçılarından biri. Özbekistan hükümeti, pamuk hasadı mevsimi geldiğinde bir milyondan fazla vatandaşını devletin işlettiği endüstride pamuk toplamaya zorluyor. Hükümet pamuk toplama işi için okul çağındaki çocukları kitlesel ölçekte seferber ediyor. Tarladan erken ayrılmak isteyen bir çocuğun dövülerek öldürülmesinin dünya gündemine taşınmasıyla birlikte Özbekistan hükümeti, 2012’de zorla çalıştırma politikasında değişikliklere gitmek zorunda kaldı. Çocuk işçilerin sayısındaki düşüşü telafi etmek için yetişkin işgücünü arttırdı.
Öğretmenler, doktorlar, hemşireler dâhil pek çok sektörden işçiler ve emekçiler, hasat mevsiminde zorunlu çalışmaya tabi tutuluyor. Pamuk toplayanlar hükümetin üretim beklentisini karşılayamazlarsa para ya da hapis cezasına çarptırılıyorlar. Ülkenin tek yasal sendikal kuruluşu ise devlet kontrolündeki Özbekistan Sendika Federasyonu. Hükümet, hasat mevsiminde camilerden zorunlu hasat kampanyasına katılmanın vacip olduğu konusunda fetva verdiriyor, düğünleri yasaklıyor adeta seferberlik ilan ediyor.
İşte devlet eliyle yürütülen bu zorbalığa karşı mücadele veren Özbekistan İnsan Hakları Birliği Başkanı Elena Urlaeva, 2 Martta Uluslararası Sendika Konfederasyonu ITUC’un düzenlediği toplantıya giderken polis tarafından gözaltına alındı. Sonrasında ise “tedavi” görmesi için zorla psikiyatri kliniğine kapatıldı. Elena Urlaeva’nın serbest bırakılması için Özbek hükümetine protesto mesajları gönderilmek üzere kampanya başlatıldı. Elena Urlaeva, çocuk işçilik ve zorla çalıştırmayı teşhir ettiği ve Özbekistan’ın devlet kontrolündeki sendikalarının, kamu sektöründeki işçileri hasatta zorla çalışmaları için kayıt altına almadaki rolünü belgelediği için senelerdir defalarca gözaltına alınıyor, şiddete maruz kalıyor ve tacize uğruyor. Özbek egemenler, ülkedeki hak ihlallerine karşı mücadele yürüten aktivistleri gözaltılar ve tutuklamalarla durduramadığı koşullarda akıl hastanesine kapatıyor. Özbek egemenlerin bu vukuatı ne ilktir, işçilerin örgütsüzlüğü koşullarında ne de son olacaktır.
Burjuvazi, kapitalizmin tarihi boyunca, işçilerin yaşam ve çalışma koşullarını, sosyal haklarını, kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek istemiştir. Ancak egemen sınıfın dayatmalarının ve saldırılarının ulaşacağı noktayı belirleyen esas faktör, işçi sınıfının örgütlülük düzeyi olmuştur. İşçi sınıfı burjuvazinin karşısına bilinçli ve örgütlü bir güç olarak dikildiği zamanlarda, sermayenin, çalışma saatleri, ücretler ve iş yasalarına dair saldırılarını püskürtmeyi başarabilmiştir. Ancak Özbekistan örneğinde olduğu gibi işçi sınıfının sendikal düzeyde dahi örgütlü olmadığı koşullarda kapitalistler, işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını kölelik düzeyine çekebilmişlerdir. Türkiye’de de, Özbekistan’da da ve dünyanın geri kalan tüm ülkelerinde de burjuvazinin saldırılarını geri püskürtebilmek ancak ve ancak mücadeleyi büyütmekten geçiyor.