Eskiden 15-20 dakikalık çay molalarımızda biraz olsun dinlenir, arkadaşlarımızla bir-iki kelam ederdik. Şimdi gördüğüm kadarıyla dinlenmenin yerini çoğunlukla iki büklüm olup cep telefonuna sarılmak, sohbetin yerini de sosyal medyada arkadaşlarıyla yazışmak, internette “sörf yapmak” almış. Yanlış anlamayın cep telefonuna, sosyal medyaya, teknolojiye karşı değilim ama bu durumun bizi iyice duyarsız hale getirdiğini, etrafımızdan kopardığını düşünüyorum. İşyerinde çay molasında bu konuyla ilgili bize ders verecek bir olayla karşılaştım.
Her zamanki gibi öğleden sonra yine çay molasına çıkmıştık. Tüm arkadaşlar cep telefonlarına sarılmışlar, birbiriyle hiç konuşmadan oturuyorlar. İşyerinde çalışan sağır dilsiz bir işçi arkadaşımız var. O, işçi arkadaşları bu şekilde görünce isyan edercesine ellerini ve kollarını sallamaya başladı. Bir taraftan da kendini zorlayarak bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Arkadaşlara yaklaşarak cep telefonlarını işaret ederek “kaldırın, konuşun” diye işaret etmeye başladı. Onu gören arkadaşların bazıları telefonu bırakıp onunla işaret diliyle konuşmaya çalıştı. Diğerleri ise telefonun içerisinde kaybolmaya devam etti.
Olayı görünce “ne büyük tezat” dedim. Sağır değiliz, dilimiz var, sesimiz çıkıyor ama birbirimize karşı sağır ve dilsiz olmuşuz! İşyerimizde önümüzdeki aylarda toplu sözleşme dönemi başlayacak. Ama arkadaşlarımız kendilerini ilgilendiren bu süreçle ilgili doğru dürüst sohbet bile etmiyorlar. Kapitalizm yani patronların düzeni işte bunu istiyor! Sorunlarımızı görmeyelim, çözüm aramayalım, yan yana gelmeyelim, birbirimizle derdimizi, tasamızı paylaşmayalım istiyorlar. Sosyal medyayı, interneti kullanalım ama onların içerisine hapsolmayalım. Sorunlarımızı paylaşalım ve çözümü için birbirimizle konuşalım, fikir alışverişinde bulunalım. Biz konuşmazsak patronlar konuşur ve istediklerini bize kabul ettirirler. Buna izin vermeyelim!