İşyerimizde geçtiğimiz günlerde toplu iş sözleşmesi imzalandı. Dört ay gecikmeli olarak imzalanan bu TİS görüşmeleri sırasında sendika şube yöneticilerini bir kenara bırakalım işyeri temsilcilerimiz tarafından bile ne fikrimiz alındı, ne de doğru düzgün bir bilgilendirme yapıldı. Sessiz sedasız imzalanan TİS sonucunda geriye dönük dört aylık haklarımızın ise taksitlere bölünerek ödeneceği söylendi. Zaten üç kuruşluk zam ve diğer sosyal hakların parça parça ödenmesiyle alacaklarımız böylece kuşa çevrilmiş olacak.
Geçirdiğimiz bu TİS süreci bir kez daha bize sendikaların sınıf tabanından giderek uzaklaştı(rıldı)ğını gösterdi. Bunu şube seçimleri öncesinde yapılan delege seçimleri sürecinde de görmüştük. Sınıfsal temelde bakması gereken sendika yöneticileri, temsilciler; delege olmak isteyen muhalif işçi arkadaşlarımızı memleketlerine, inançlarına göre ötekileştirerek, kutuplaştırarak hatta “terörist” ilan ederek engellediler. Oysa sendikalarda sınıf temelinde bakabilen sendikacılar olsa kutuplaşmayı işçiler ve patronlar sınıfının varlığı şeklinde yapar, işçilerin çıkarlarını düşünenlerin de önünü açardı. Maalesef bugün genel olarak fabrikalarda delege ya da temsilci seçimlerinden tutalım, şube, genel merkez seçimlerine dek hiçbir alanda işçilerin iradesi ortaya konmuyor. İşçi sınıfının çıkarlarının aksine uzlaşmacı, sınıf işbirlikçi ve bugünkü iktidarın fikirlerine yakın kişilerin seçilmesi için çaba sarf ediliyor. Muhalifler ise tasfiye ediliyor, baskılara maruz kalıyor. Böylece AKP iktidarı sendikaları da adeta kendi işçi kolları gibi kullanıyor.
Biliyoruz ki, sendikaları bugün içine düştükleri bu halden çıkartacak olan da işçilerin birliği ve taban örgütlülüğüdür. Önümüz 1 Mayıs ve biz işçiler için çok önemli ve tarihi bir anlamı olan bugüne dair sendikacıların çalıştığımız fabrikalarda tek kelime etmemiş olmaları maalesef şaşırtmıyor bizi. Bugün 1 Mayıs sıradan bir resmi tatil günü olarak algılatılmaya ve içi boşaltılmaya çalışılıyor. Kendi işyerimizden de görüyoruz ki bugün işçinin fikrini almayıp patronlarla işbirliği için de olan sendikacılara da, ülkenin tepesine çöreklenmiş “dediğim dedik” diyen tek adam yanlısı hilebazlara da öfke giderek büyüyor. Her türlü baskıya, zorbalığa, işten atma tehditlerine rağmen haksızlıklara boyun eğmeyen bizim gibi işçilerin olduğunu görmek sevindirici.
OHAL koşullarına, tüm tehdit, şantaj, rüşvet, yalan ve dolana rağmen işçiler, emekçiler olarak HAYIR dedik. Şimdi sıra 1 Mayıs’ımıza sahip çıkmakta. Her türlü olumsuz koşula inat tarihsel mücadele günümüze, uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günümüz 1 Mayıs’a sahip çıkacak ve taleplerimizi haykıracağız.
Sendikal ve Siyasal Yasaklar Kaldırılsın!
Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!